(Resimdeki Kan)
" Üstümden kalkacak mısın?" Çakal'ın o dolgun dudakları gülümsemeyle yayılmıştı. Yavaşça onun üstünden kalkarken gözüm Çakal'ın odasında gezindi. Bir sürü hala benim çözemediğim farklı şeyler vardı.O her zaman farklı biri olmuştu benim için. Farklı düşünceleri beni şaşırtıyordu bazen.Çok araştırmacı bir kişiliği vardı.
"Çok uğraşıyorsun bazı şeyleri öğrenmek için."dedim odanın içinde gezinirken.Duvarda boydan boya asılı bir saat dikkatimi çekmişti. Bunu ilk kez burada görüyordum. Sanırım yeni gelmişti.
" Bu neden bu kadar büyük ve sen bu garip saati ne yapacaksın?" Elimi saatin demirden işlenmiş kıvrımlarına getirdim.Çiçek desenleri, işlemeleri ve parlaklığı dikkat çekiyordu. Aslında buraya yakışmıştı.
" Onunla oynamayı bırak da yanıma gel. O gördüğün gibi bir saat değil."dediğinde merakla Çakal'a dönmüştüm.
" Saat değilse ne?" merakıma yenik düşüp sorular sormaya başlamıştım yine.Çakal gözlerini devirerek bana kısa bir bakış atmıştı.Sağ tarafta yerde olan tişörtünü alıp üstüne hızlıca geçirdi.
" Sürekli soru sormayı bırak da benim anlatmamı bekle.Hem meraklısın hem sabırsız." bana ters bir cevap verdiğinde ağzımı keyifsizce buruşturdum.O da her şeyi hemen anlatmıyordu.Sonra derin bir iç çekmiştim. Ben de attığım deri ceketi gidip yerden aldım. Üstüme onu giyerken Çakal masasının başındaki dönen koltuğuna geçmişti. Dönen koltuğunda bir sağa bir sola sallanırken yüzünde düşünceli bir ifade vardı.
Ağır adımlarla onun yanına yaklaşmıştım. Koltuğuyla beraber arkadaki duvara doğru döndü.Elini kaldırıp duvarı işaret ederek " Şuraya bak. Burada anlatması daha kolay."dedi. Duvarda yedi küre ve o ışık belirmişti. Çakal masasının üstünden bir kalem alıp onu hafifçe salladı. Uzun bir ışık sopasına dönüştüğünde bende masanın üstüne çıkıp oturarak bağdaş kurdum.Bir şeyleri gösterirken elindeki sopa gibi şeyden yardım alıyordu.
" Yedi tane küreyi görüyorsun. Biz şuradaki üçüncüde yer alıyoruz. Ve ışık bize de oldukça uzak. Şurada her kürenin ışığa bir uzantısı var. " o anlatırken ben gösterdiklerine dikkatlice bakıyor pür dikkat onu dinliyordum.Bu anlattıkları önemliydi.Kürelerden ışığa doğru çizilmiş sanki bir yörünge vardı. Işığın bize ulaşması o hat üzerinde daha belirgindi.
O yörüngeye başımla işaret vererek " Peki bu ne işe yarıyor?" dediğimde geriye doğru ellerimi masanın üstüne koyup hafif destek aldım.
" Bu bizim sahip olduğumuz özellikleri taşıyor. Bütün kodlamalar bu ışıkla sağlanıyor. Ne kadar çok ışık o kadar güç ve özellik. Bizler insanlar gibi değiliz. Yemeyiz, içmeyiz, uyumamıza gerek yok ve vücutlarımızdan kan akmaz. Bildiğin ve daha bilmediğin farklı bir çok özellik..." Çakal duraksayıp yine Dünya'nın görüntülerini yansıttı. Benim Dünya'da dolaştığım görüntüler bir anda çıkınca şaşkınlıkla inledim.Nasıl benim görüntülerimi izleyebiliyordu?
" Hadi ama beni mi takip ediyorsun!" Bu duruma aşırı sinirlenmiştim.
" Takip değil. Yaptığın her şey kaydoluyor. Baş konseyden senin ve benim ışık bilgilerimi çaldım." bunu duyduğumda şaşkınlıktan az kalsın masadan düşüyordum.
" Ne yaptım dedin!" Çakal'dan korkmaya başlamıştım. Onun neler karıştırdığı konusunda hiçbir fikrim yoktu. O kadar çok dünyaya gidip geliyordum ki burada olanlardan pek haberim olmuyordu.
" Başıboş değilsin. Her yaptığın izleniyor. Yanlış bir hareketinde seni direk silmeyi deneyebilirler.Neyse burayı dinle." Kaşlarını çatıp bana ciddi bir şekilde bakınca susmuştum.