RESİM VAR. ŞARKI KOYDUM: )
Kapının tıklatıldığını duyduğumuzda ikimizde birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Yiğit hızla ayağa kalkıp " Çabuk banyoya git!" Diye fısıltıyla bağırdı. Ben burada acı çekerken bu gerçekten çok zordu.Hızlı bir şekilde banyoya gitmeye çalıştım. Kapıyı kapattığım an Küçük dekanın kendi görüntüsüyle karşıma çıkmış halini gördüm.
" Sakin ol! Eğil!" bana hemen küçük bir talimat vermişti.Dizlerimin üstüne yavaşça çökerken o kapının arkasına asılı bornozlardan bir tanesini alıp bana doğru uzattı ve bir elini alnıma yaklaştırıp gözlerini kapattı.
" Şimdi sadece normal halini düşün. Sakinleş ." derken konsantre olmuş içimdeki enerji yatışıyormuş gibi hissediyordum. Küçük Deka tam olarak alnıma dokunmuyordu ama ışığının sıcaklığını hissediyordum. İçimdeki bir şey çekiliyordu. Işığım yavaş yavaş sönerken çıplak kalan vücuduma göz atınca hızla Küçük Deka'nın uzattığı havluyu aldım. Peki o bu kılıkta dünyaya gelebiliyorsa neden başkasının bedenine giriyordu. Ve normal bir şekilde neslere nasıl dokunuyordu? Gücünün sınırları inanılmazdı. Ama aklımı karıştırıyordu.
Bornozu üstüme güzelce giydiğimde Küçük Dekan'ın birden o çocuk bedeni yere yığılınca korkuyla yanına çöküp ona dokunmaya çalıştım ama yapamıyordum. Vücudu yavaşça silikleşmeye başlarken yüzünde küçük bir gülümseme gördüm.
" Beni unutma. Sana sanırım bu son yardımım." sesi zar zor çıkıyordu.Vücudu silikleşirken ışık toz halinde parçalara ayrılıyordu. Gözlerim dolmaya başlamıştı.
" Nereye gidiyorsun! Beni bırakma! Beni eğiteceğini söylemiştin!" Boğazıma takılan büyük bir yumruyla uçuşan tozlara elimi uzattım.
" Küçük Deka beni bırakma! Birden ne oldu böyle?" Zar zor konuşurken gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Ellimi başımın arasına alıp ağlamaya başladım. Benim yüzümden zarar görmüştü. Geri gelmeyecek miydi? Orada ne kadar oturduğumu bilmiyordum. Dizlerimden güç alarak üstümdeki havluyu bilinçsiz bir şekilde düzelttim. Banyo kapısını açtığımda karşımda Çakal'la Yiğit'i görünce gözlerim daha çok doldu.
Bir adım atıp Çakal'ın bilir bakışlarına odaklanıp kollarımı onun boynuna doladım. O da beni teselli etmek istercesine kollarını belime sarıp kendine doğru çekti. Başımı onun göğsüne yaslayıp göz yaşlarımı serbest bıraktım.
" Nerelerdeydin!" Burnumu hafifçe çekerken Çakal bir elini saçlarıma getirip incitmeden okşamaya başladı.
" Geciktiğim için üzgünüm.Üstüne bir şey giy gidelim. Anlatacaklarım var. O iyi olacak sakin ol." Çakal'ın şu her şeyi bilen havası güven versede Küçük Deka'nın gözümün önünden öylece yok olması beni etkilemişti.
Sanırım vakit geçirdiğim birilerine fazla bağlanıyordum. Bu huyumdan nefret etmeye başladım. Ondan biraz uzaklaştığımda " Karşımda böyle havluyla durunca daha mı çekici oluyorsun?" Çakal kaşlarını dalga geçermiş gibi kaldırmış yine beni gülümsetmişti.
" Aptal." Derken elimle göz yaşlarımı silerken Yiğit'in beni izlediğini fark edince bende ona bakmaya başladım.Bakışlarından hiç bir şey anlamadığım o donuk hali bazen beni ürpertiyordu. Gerçekten kimlik çatışması yaşıyordu. Onu bu duruma getiren hayatın kötü oyunlarından başka bir şey değildi.
" Bende geliyorum." Sesi dümdüz ruhsuzdu. Çakal'a baktığımda başını onaylarcasına salladı.
" Üstümü değiştirip geliyorum." Dedim.Bir adım daha attığımda güçsüzlük bedenimi sarmış ve bir anda afallamama neden olmuştu. Çakal beni kolumdan yakaladığında gülümsüyordu.