II

2.3K 200 149
                                    

Evan Walker: Aşağıda bekliyorum.

Evan Walker: Tabii beni atlatmak için yanlış bir adres vermediysen.

Yüzüme yayılan gülümsemeye engel olamayarak odamın penceresine doğru hızla adımladım. Perdeyi kaldırmadan dışarıya baktığımda oturduğum sitenin girişinde, güvenlik kabininin hemen önüne park edilmiş bir arabanın kapısına yaslanan Evan'ı görebiliyordum. Kafasını telefonuna gömmüştü ve sokak lambasının aydınlatması sayesinde görebildiğim bir kot pantolon ve lacivert bir mont giyiyordu.

Onu soğuk havada daha fazla bekletmek istemediğim için hızla evin içinde koşuşturmaya başladım. Önce üzerime koyu yeşil renkteki şişme montumu giydim. Ardından ceplerine telefonumu ve anahtarlarımı tıkıştırdım. Siyah renkli pantolonumun paçalarını aynı renkteki botlarımın içine sıkıştırdım ve nihayetinde, en son birkaç gün önce gördüğüm ve bir daha ne zaman göreceğim hakkında hiçbir fikrimin olmadığı anneme yazdığım notu yatağımın üzerine bırakıp kendimi dışarıya attım.

Sitenin dışına çıkmaya adım adım yaklaşırken ellerimin titremesine engel olamıyordum. Bacaklarımı hissetmeyi bırakalı bir süre olmuştu, kalbim zaten sabahtan beri deli gibi çarpıyordu. Onun karşısına geçtiğimde bayılmamak için kendimi tokatlamam gerekiyordu ancak Evan çoktan kafasını kaldırıp beni gördüğü için bunu yapmam imkansızdı.

Turnikeden geçip karşısına dikildiğimde ikimiz de aynı anda gülümsemiştik. Ona sarılmalı mıydım yoksa tokalaşmalı mıydım bir türlü karar veremezken Evan telefonunu hızla montunun cebine koyup kendini öne doğru ittirdi ve kolunu benim kolumun üzerinden dolayarak bana sarıldı. Bu oldukça kısa bir sarılmaydı, hatta o kadar kısaydı ki ona karşılık verme fırsatı bulamamıştım bile. Öylece durup anın ve kokusunun tadını çıkarmıştım.

"Selam," dedi kendini geriye çektikten sonra.

"Selam," diye karşılık verdim.

Eğilip arkasında duran arabanın kapısını açtı ve başıyla binmemi işaret etti. Hızla dediğini yaptım ve o kapımı kapatırken emniyet kemerimi bağladım. Evan arabanın etrafından dolanıp içeri girene kadar derin derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.

Sürücü koltuğuna yerleşti ve o da kemerini bağladı. "Adresini yolladığında çoktan yola çıkmıştım. Harry ile bu kadar yakın oturduğunuzu bilseydim yürüyerek gelirdim. İki blok ötede oturuyor."

Kaşlarımı çatıp ona döndüğüm sırada arabayı çalıştırmıştı. "Gerçekten mi? Onu daha önce buralarda hiç görmedim."

"Evde durmadığı içindir," dediğinde arkadaşının hovardalıkları hakkında yorum yapmamaya karar vermiştim. Bunu anlamış olacaktı ki konuşmaya devam etti. "Seni manzarayı kullanarak ikna etmiştim ama büyük ihtimalle aynı manzara sende de vardır."

Haklı sayılırdı çünkü evimiz böyle bir manzarayı görüyordu. Bulunduğumuz alan yüksekte kaldığı için altımızda bir şehir manzarası vardı. Bu manzara her ne kadar gündüzleri kocaman bir beton çöplüğü gibi gözükse de, geceleri o karanlıkta yoldaki arabaların ve binaların ışıklarını izlemek çok keyif vericiydi. Yine de bu manzaranın asıl sahibi ben değildim, annemdi. Onun odası bu manzaraya dönükken benim odam sitenin girişine ve ortak alanların bazılarına bakıyordu.

"Benim odam ön tarafta kalıyor," diye kısaca açıkladım. Ben lafımı bitirir bitirmez araba durmuştu ve gerçekten de sadece iki blok kadar ilerlemiştik.

Şaşkınlığımı gizlemeyerek "Vay canına," diye mırılandım. Harry kelimenin tam anlamıyla burnumun dibinde oturuyordu ve ben daha önce bunu hiç fark etmemiştim. Eğer biraz şansım olsaydı, Harry ile daha önceden yollarım kesişirdi ve böylece onun sayesinde Evan'la daha önceden tanışmış olurdum.

but freja | stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin