V

1.9K 164 234
                                    

Evan onunla yemekhanede buluşmam için mesaj attığında, kapalı sahanın trübinlerindeki oturaklardan birine oturmuş, bir yandan saha için çalışmalarıma devam ederken bir yandan da sessizliğin tadını çıkartıyordum. Telefonumdan gelen bildirim sesi ile irkilmiştim ama yine de mesajı atan kişinin adını görünce gülümsememe engel olamamıştım.

Ona beş dakika içinde yanında olacağımı bildiren bir mesaj attıktan sonra ayağa kalktım, oturakların üzerine saçtığım eşyalarımı gelişigüzel bir şekilde sırt çantamın içine attım ve hızla arkamı döndüm.

Nikkie tam burnumun dibinde duruyor, pürüzsüz cildi ile zıtlık oluşturan beyaz dişlerini sergileyecek şekilde gülümsüyordu. "Selam," dedi.

Sersemlemiş bir şekilde gözlerimi kırpıştırdım. Yüzüne bakarak orada ne işi olduğunu anlayamayacağıma karar verdikten sonra konuştum. "Merhaba."

"Ben Nikkie," dedi elini öne doğru uzatarak.

Kaşlarımı belli belirsiz bir şekilde çattım ve uzattığı yumuşacık elini sıkıp hızla geri çekildim. "Ben de Freja."

"Evet," dedi elini ikimizin arasında sallayarak. "Biliyorum, bu aralar adını çok sık duyuyorum. Tam da bu yüzden gelip seninle tanışmak istedim. Duyduğuma göre saha için bir şeyler tasarlıyormuşsun."

Başımı salladım ve konuşmak için dudaklarımı araladım ama Nikkie konuşmaya kaldığı yerden devam etti. "Gördüğüm kadarıyla henüz çalışmaya başlamamışsın."

"Görevi üstleneli bir hafta oldu," diye açıklama yapmaya başladım. Aslında ona bir açıklama borçlu değildim, ama bir anlığına gözüm korkmuştu. O kadar çok konuşuyordu ve her şeye hakimmiş gibi gözüküyordu ki, eğer sorduğu sorulara cevap vermezsem bayılana, suratı kızarana kadar konuşmaya devam edecekmiş gibi hissetmiştim. "Henüz eskiz çalışmaları yapıyorum, çizimlerimi duvara geçirmek işin en kolay kısmı."

Nikkie uçlarını dalgalandırdığı siyah saçlarını omzunun üzerinden geriye doğru itti ve ortalığı yoğun bir parfüm kokusu kapladı. "Anlıyorum. Ben amigoların kaptanıyım, bunu zaten biliyorsundur, ve burada çok fazla zaman geçiriyorum. O yüzden çalışmaların beni de yakından ilgilendiriyor. Eskizlerini görebilir miyim?"

Dudaklarımı birbirine bastırarak başımı iki yana doğru salladım. "Üzgünüm, bitmeyen çalışmalarımı kimseye göstermiyorum; prensip meselesi. Sanırım senin de herkes gibi beklemen gerekecek."

Bir anlığına yüzündeki gülümseme soldu ve o an sevinsem mi korksam mı bilemedim. Başını sağa doğru yatırdı ve uzun uzun yüzümü inceledi. Hemen ardından derin bir nefes aldı ve gülümsemeye kaldığı yerden devam etti. "Pekala, o zaman konuyu değiştiriyorum. Harry bana senin çok yetenekli biri olduğunu söyledi."

Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. Harry birkaç kere yaptığım resimleri takip ettiğini ve onları beğendiğini söylemişti ama ben onu ciddiye almamış, bana takıldığını düşünmüştüm. Anlaşılan doğruyu söylüyordu, yoksa başka birine bundan bahsetme zahmetine katlanmazdı. "Öyle mi?"

Mırıldanmamı ciddiye bile almadı ve konuşmasına kaldığı yerden devam etti. "Dönem sonundaki maç bizim için çok önemli. Amigolar olarak biz de üzerimize düşenleri yapıyoruz. Tişörtler bastırdık ve pankartlar üzerinde çalışıyoruz. Rica etsem gelip yaptıklarımıza bakar mısın? Bize yol gösterirsin ya da yanlış yaptığımız bir şeyler varsa düzeltmemizde yardımcı olursun."

Nikkie koyu kahverengi bakışlarını beklentiyle üzerime diktiği sırada endişeyle yanağımın içini kemiriyordum. Hayatımda iki tane basketbol oyuncusu vardı; buna bir şekilde alışmıştım. Her ne kadar üst katta Evan ile vakit geçirsem de teknik olarak bir partiye katılmıştım ve onu da atlatmıştım. Ardından Evan'ın zoruyla onun arkadaşlarıyla tanışmıştım ve bunu da atlatmıştım. Ama bütün amigo takımı ile aynı ortamda olmak, kaldırabileceğim bir şey değildi. Sağa sola uçuşan saçları, minik elbiseleri ve kıkırdadıkları zaman suratlarında oluşan o yapmacık ifade gözlerimin önüne gelince bile tüylerim diken diken olmuştu. Büyük ihtimalle bu düşünce gerçekleşse tansiyonum düşerdi ve ben bayılırdım.

but freja | stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin