Kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Bu da ne demek?"
Harry konuşmaya başlamadan hemen önce yüzüne yamuk bir gülümseme yerleştirdi. "Bu, seni sandığından daha iyi tanıyorum demek."
Söylediklerinin tek kelimesini bile anlamadığım için kaşlarımı daha çok çattım ve önüme dönerek Harry'nin arabasının farlarıyla aydınlanan karanlık sokağı izlemeye başladım.
"Emniyet kemerini takar mısın lütfen?"
İç geçirerek emniyet kemerine uzandım ve kemeri taktıktan sonra Harry'nin yan profiline takılı kalan gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. "Az önce ne demek istedin?"
Tekrar gülümsedi ve omuzlarını silkti. "Ne anladıysan onu söyledim."
"Hiçbir şey anlamadım."
Bu sefer arabanın içinde yankılanacak kadar yüksek bir tonda güldü ve bana döndü. "O zaman hiçbir şey söylemedim."
Beni çıldırtmak için böyle davrandığının farkındaydım ve içinde bulunduğum durum sebebiyle ona karşı koyacak halim yoktu. Bu yüzden önüme dönüp bakışlarımı kucağımda duran ellerime sabitledim.
Birkaç dakika içinde araba durduğunda başımı kaldırıp nerede olduğumuza baktım. Oturduğum sitenin karşı kaldırımında duruyorduk.
"Evimin yolunu nereden biliyorsun?"
Harry bana cevap vermediğinde ona döndüm. Beni evime bırakması için erkek arkadaşımı ve bütün eşyalarımı geride bırakıp onun arabasına atlamamıştım. Tam olarak nereye gitmemizi istediğimi bilmesem de hayal kırıklığına uğramıştım.
"Bir şey mi oldu?" dedi emniyet kemerini çıkartıp bedenini bana doğru çevirdikten hemen sonra. "Yoksa seni evine bırakmamı istemiyor muydun? Sahi, Freja, sormayı unuttum. Arabamda tam olarak ne halt ediyorsun? Neden erkek arkadaşının yanında, onun evindeki partide değilsin?"
Çok güzel sorular soruyordu fakat hiçbirinin cevabı bende değildi. Arabasına neden bindiğimi, neden Evan'ın yanında olmadığımı ben de bilmiyordum. İçimden geldiği gibi davranmıştım. Doğaçlama yapmıştım ve kendimi Harry'nin arabasında, alayla bana bakan yeşil bakışlarının altında ezilirken bulmuştum. Belki de söylediği şeylere alınmıştım ve ona ağzının payını vermek için arabasına binmiş, korkağın önde gideni olduğum için de ağzımı açamamıştım. Belki de peşinden giderek günlerdir neden ortalıkta olmadığının sırrını çözmeye çalışıyordum. Ya da belki de sadece ona hala tanıdığı en havalı insan olduğumu kanıtlamaya çalışıyordum. Kim bilir, belki de aynı anda bunların hepsini amaçlıyordum.
"Partileri sevmiyorum," diye bir bahane uydurdum. "Sen de benim kaçış biletimdin."
Harry alayla burnundan soluyarak güldü. "Vay canına, kaçış biletin bensem gerçekten de partilerden nefret ediyor olmalısın."
Başımı sallayarak arkasındaki camdan dışarıyı izlemeye başladım. Yağmur yağmaya başlamıştı ve su damlacıkları camların hepsini kaplayarak görüş alanımı kısıtlıyordu.
"Madem partileri sevmiyorsun, en başında gelmeyi neden kabul ettin ki?"
"Evan benim erkek arkadaşım," dedim sertçe. "Ona destek olmak için kabul ettim."
"Evan," diye mırıldandı başını sallarken. "Döndük dolaştık, yine aynı yere geldik, farkında mısın? Bütün kapılar senin Evan'ı elinde tutmak için kendini ziyan etmene açılıyor."
Evan'ı elinde tutmak için kendini ziyan etmek. Hayatım boyunca, gençliğimi zindanda geçiriyormuşum gibi hissetmeme sebep olan babamdan bile, bu kadar sert kelimeler duymamıştım. Bir kimlik karmaşasının içinde olduğumun ben de farkındaydım ama bu çözmek için uğraştığım bir problemdi. Harry'nin kelimeleriyle suratımı tokatlaması yardımcı olmadığı gibi, canımı da acıtıyordu. Sanki ben bunun farkında değilmişim ve kendimi harcıyormuşum gibi... Alt tarafı erkek arkadaşım için biraz değişiyordum, uyuşturucu bağımlısı olmamıştım ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
but freja | styles
Fanfiction"...ama Freja, aynı anda iki kişiye aşık olamazsın." #1 styles #2 harrystyles #1 directioner Mar 3, 2019 | Mar 23, 2020