VII

1.7K 151 110
                                    

Dudaklarımızı ayırmak için milimetrik bir hareketle başımı geriye doğru çektim. Alınlarımız birbirine değiyordu, bedenim pelte gibiydi ve Evan'ın sıcak nefesinin buz gibi havada yüzümü ısıttığını hissediyordum. Gözlerimi açıp ona bakmaya cesaret edemiyordum.

Ona deliler gibi aşıktım, hayatımın bir parçası olduğu için minnettardım ve benden hoşlandığı için çok şanslıydım. Bunlar asla inkar edemeyeceğim gerçeklerdi. Günlerdir üzerine düşündüğüm, doğruluğundan bir türlü emin olamadığım duygularını dile getirdikten hemen sonra bunu eyleme dönüştürmesinden rahatsız da olmamıştım, aslında olayın bununla uzaktan yakından alakası bile yoktu. Ama birbirimiz hakkında bildiğimiz şeyler o kadar sınırlıydı ki, öpücüğümüz ve ileride yaşanabilecek olasılıklar yüzünden paniklemiştim. Birini tanımadan onunla bir ilişkiye başlayıp ileride hayal kırıklığına uğrama fikri beni deli gibi korkutuyordu. Evan mükemmel biriydi, ama kimse mükemmel olamazdı. İlla ki onun da bir kusuru vardı ve bunu öğrenmeden, onu tam anlamıyla tanımadan herhangi bir adım atmak istemiyordum.

Hızla gözlerimi açtım ve ayağa kalkmak için bir hamle yaptım. Evan anında beni yerime oturttu ve kaçırdığım gözlerimi kendi üzerine sabitlememi sağladı. Yüzünde inanılmaz derecede mükemmel bir gülümseme vardı. "Nereye gidiyorsun?"

"Eve," dedim panikle. "Eve gitmem gerekiyor."

Evan kaşlarını kaldırdı ama hala gülümsüyordu. "Nedenmiş o?"

"Ödev yapmam gerekiyor."

"Her seferinde ödev yapma bahanesiyle kaçamazsın, Freja." Evan'ın yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solmuştu.

"Kaçmaya çalışmıyorum," dedim.

"Ben de onu diyorum," dedi başını sallayarak. "Kaçmanı gerektirecek bir şey yok. Oturup konuşmamız gereken önemli bir konu var. Şimdi evine gitsen bile önünde sonunda okula geleceksin."

Mantıklı ve bir o kadar da haklı cümlelerini art arda sıralamasına son verdiğinde burnumdan soluyarak kafamı salladım. Eve gidip düşünmek, kendimi sakinleştirmek istiyordum ama bu genellikle benim her zamankinden biraz daha yalnız kalmamı sağlıyordu. Belki bir kere de kendi güvenli alanımın dışına çıkmam gerekiyordu. Evan'ın yolunu izlemek adına kendimi ona teslim etmem gerekiyordu.

"Pekala," diye soludu. "Seni rahatsız eden şey ne?"

Başımı hızla iki yana doğru salladım. "Rahatsız değilim."

"Freja," dedi uyarıcı bir ses tonuyla.

Kaçamayacağımı anlayınca konuşmaya karar verdim. "Gerçekten rahatsız değilim, sadece biraz endişeliyim. Evan, daha soyadımı bile bilmiyorsun ama beni öpüp benden hoşlandığını söylüyorsum. Bence bu endişelenmek için çok haklı bir sebep."

Evan kaşlarını çatıp başını geriye doğru attı. "Tam bir aptalım," diye soludu. "Soyadını gerçekten bilmiyorum."

"Söylemeye çalıştığım şey bu değildi," dedim.

Evan başını salladı. "Farkındayım. Ve tamamen haklısın."

"Birbirimiz hakkında çok az şey biliyoruz," diye mırıldandım.

"Tamam," dedi hızla. "Birini tanımak o kadar da zor bir şey değil, öyle değil mi?"

Bir anda enerjisinin bu kadar yükselmesine hayret ederek ona baktım. Gözlerini kırpıştırarak gülümserken oldukça çekici ve bir o kadar da şirin gözüküyordu.

but freja | stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin