XV

1.6K 129 206
                                    

Bütün uyku sersemliğimle ona bakarken Alex yüzünü düşürüp gözlerini devirdi. "Kendi evime girebilecek miyim?"

Başımı sallayarak kapının önünden çekildim ve Alex elindeki devasa boyutlardaki bavulla içeri girerken kapıyı kapatıp göz ucuyla onu inceledim. Siyah renkli bir eşofman altı, beyaz renkli bir tişört ve siyah renkli bir kapüşonlu hırka giyiyordu. Dağınık saçları ve parlak gözleri kardeşininkilerle tıpatıp aynı renkteydi. Bizden dört yaş büyük olduğu için Alex'in daha olgun, daha keskin yüz hatları vardı. Ayrıca Evan'ın aurası kesinlikle daha iyimserdi. Belki kardeşinin anlattıklarının yarattığı önyargı yüzünden, benlki de benim üzerimdeki olumsuzluk bulutu yüzünden olsa gerek; Alex'i gördüğüm ilk anda ondan hoşlanmadığıma karar vermiştim.

Bavulunu kapının yanına bıraktıktan sonra bana döndü ve beni onu izlerken yakaladı. Bakışlarımı kaçırıp salondaki sadece birkaç kere üzerine oturma fırsatı bulduğum koltuk takımını incelerken Alex'in küçük kıkırdısını duyunca neye güldüğünü anlamak için ona döndüm.

Başını yana doğru yatırmış, kısık gözler ve karanlık bir gülümsemeyle bana bakıyordu. "Seni daha önce buralarda hiç görmediğime eminim," dedi. "Dur tahmin edeyim; sen evin küçük oğlunun yattığı hizmetçisin."

"Daha çok, evin küçük oğlunun yattığı kız arkadaşıyım."

Alex duruşunu dikleştirdi, kaşlarından birini yukarı kaldırdı ve bakışlarıyla beni baştan aşağıya süzdü. Her ne kadar onun rahatsız edici bakışlarını durdurmayacağını bilsem de o an için üzerimde Evan'ın tişörtünden başka bir şey olsun istemiştim.

"Demek Evan'ın bir kız arkadaşı var," diye mırıldandı. "Tanıştığımıza memnun oldum. Ben Alex, Evan'ın abisiyim."

"Ne mutlu," diye mırıldandım.

Alex güldü. "Şimdi adını söyleme sırası sende."

"Freja."

"Biliyor musun?" dedi Alex. "Son beş yılımı Danimarka'da geçirdim ve orada bu isimde birçok kızla tanıştım. Hiçbiri beni senin kadar etkilememişti."

Onca derdimin arasında ihtiyacım olan en son şey, erkek arkadaşımın abisinin bana asılmasıydı. Derin bir nefes alarak gözlerimi devirmemek için kendimi zorladıktan sonra konuştum. "Gurur duymam falan mı gerekiyor?"

Alex alt dudağını kıvırıp omuzlarını silkti. "Ben olsam duyardım. Neyse, Danimarka'dan çok güzel çikolatalar getirdim. Tadına bakmak ister misin?"

"Hayır," dedim basitçe. "Teşekkürler."

"Harika," dedi yanımdan geçip bavuluna doğru ilerlerken. "O zaman sen mutfağa geç, bize iki bardak çıkar. Ben de çikolataları alıp geliyorum."

Arkamı dönüp bavulunu açan Alex'e baktım. Ona bir süre boyunca sadece baktım ve psikolojik sorunlarının boyutlarını anlamaya çalıştım. Onu çok açık bir şekilde reddetmiştim ama söylediklerimi umursamamıştı bile. Sanırım bu, onun ne kadar tehlikeli biri olduğunun sinyallerinden biriydi.

Yutkunarak geriye doğru bir adım attım ve derin bir nefes alarak mutfağa girdim. Işığı yakıp Alex'in dediğini yaparak tezgahın üzerine iki bardak çıkardım ve o içeriye elinde birkaç paket çikolatayla geldiğinde tezgaha sinip nefesimi tuttum. Bir anda paniklemeye ve ondan kurtulmanın yollarını aramaya başlamıştım. Evan bir seslenme mesafesindeyken bile kendimi güvende hissetmiyor, bir an önce mutfaktan çıkmak istiyor ve o kapıyı açtığım için kendime küfür dolu lanetler yağdırıyordum.

"Otursana," dedi Alex ve ben onu ikiletmeden karşı duvara dayalı olan sandalyelerden birine oturup kollarımı yemek masasının üzerine koyarken o da buzdolabını açtı.

but freja | stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin