XIV

1.8K 152 303
                                    

Nisan ayı gelip çattığında okul başlayalı neredeyse iki ay olmuştu. Bu zaman dilimi boyunca hayatımı düzene sokma denemelerimin her biri başarısız olmuş, işler daha da kötüye gitmeye başlamıştı.

Annemin ofisinden ayrıldıktan sonra onunla ilgili bir plan yapmıştım. Planıma göre onun başka yalanlarını yakalamaya çalışacak, ona bu yalanları söyleten şeyin ne olduğunu öğrenecektim. Yalanını yakaladığım günden beri onu sadece iki kere gördüğüm ve bu görüşmeler yaklaşık on dakika sürdüğü için planımı uygulayacak vaktim olmamıştı. Böylece bu plandan vazgeçerek, onu bir sonraki görüşümde doğaçlama yapmaya karar vermiştim.

Evan ile olan ilişkim ise annemle olan ilişkimden daha berbat durumdaydı. Artık birlikte olup olmadığımızdan bile emin değildim. Haksız triplerine daha fazla katlanamayacağımı anlayarak evinden çıktığım o günden sonra onu bir daha hiç görmemiştim. Sadece birkaç kere nasıl olduğumu soran mesajlarına kısa kısa cevaplar vermiştim.

Okul başlayana kadar evimden çıkmamış, eski hayatıma geri dönmüştüm. Harry'nin doğum gününden sonra hiç görmediğim Daisy, Evan'ın alçısının çıktığını fakat bacağındaki platinin orada kalmaya devam edeceğini ve kariyerinin hala askıda olduğunu mesajla bildirmişti, ben de ona teşekkür ettikten sonra Evan'a bir geçmiş olsun mesajı yollamıştım. Bunun dışında kimse bana mesaj atmamıştı ve zihnimde sürekli olarak Evan'ın 'onlar senin de arkadaşın' cümlesi dönüp duruyordu. Bir anlığına bu yalana inansam da nihayetinde gerçeği  görmüştüm. Onlar benim arkadaşlarım değillerdi. Onlar, Evan'ın arkadaşlarıydı ve tamamen nezaketen benimle konuşuyorlardı.

Kocaman bir evin içinde tek başıma kalmak, bir süre sonra bu düşünceyi "Acaba Roxanne'e de böyle mi davranıyorlar?" sorusuna dönüştürmüştü. Bu soru beni Harry'ye götürdüğü için konuyu kapatmaya, hayatıma kaldığım yerden devam etmeye karar vermiştim ve bu kararı verdiğim gün, tekrar resim yapmaya başlamıştım.

Nisan ayının başında bir pazartesi günü bütün öğrenciler Evan'ın artık tamamen yürüyebildiğini ve okula geleceğini konuşurken kaçamak bakışlarla beni süzüyordu. Onlardan bunaldığım için kendimi Eva Hall'ün atölyesine kapatmış olsam da öğle yemeği için insanların arasına karışmam gerekiyordu.

Yemekhanenin en uç noktasında, kimsenin gözüne batmamaya çalışarak sessizce önümdeki yemeği yerken Evan aniden karşıma oturdu. Her ne kadar gün içerisinde öğrencilerden duyduğum kadarıyla okulda olacağını bilsem de onu karşımda görmeyi beklemiyordum. O, mavi renkli gözlerini üzerime dikmişken boğazıma takılan lokmayı sertçe yutkunarak aşağı gönderdim ve bakışlarımı onun üzerinden çekip önümdeki tepsiye yönlendirdim.

Onu görmeyeli oldukça uzun bir zaman olmuştu ve onunla tekrar karşılaşmak, onu ne kadar özlediğimi fark etmemi sağlamıştı. Siyah renkli saçları birazcık uzamıştı; suratında küçük, belli belirsiz sakallar çıkmıştı ve hala mükemmel gözüküyordu.

"Selam," diye soludu. "Nasılsın diye sormaya korkuyorum. Kötü gözüküyorsun, Freja, sorun ne?"

Bu soruyu gerçekten sormuş olmasına inanamıyordum. Dudağımın kenarı alayla kıvrılırken elimdeki çatalı yavaşça önümdeki tepsinin üzerine bırakarak bakışlarımı kaldırdım ve onunla göz göze geldim. "Benim bir sürü problemim var," dedim sakince. "Hangisini bilmek istersin?"

Evan bir anlığına bakışlarını kaçırdı. "Sen hangisini paylaşmak istersen..."

Ona en yakın arkadaşı ile yaşadığım şeyi asla anlatamazdım. Kendisinin bana yaşattığı şeyleri anlatabilirdim ama artık bu konu hakkında düşünmekten yorulduğum için onunla bu konuyu asla konuşmayacaktım ve artık annemle yaşadığım şeyi ona anlatabilecek kadar yakın olduğumuzu düşünmüyordum. Bu sebeple canımı en az acıtan, diğerlerine kıyasla çok küçük kalan bir problemimi anlatmaya karar verdim. Aslında Evan onunla tek kelime bile etmemi hak etmiyordu ama ben onu ve onunla bir şeyler paylaşmayı çok özlemiştim.

but freja | stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin