XXVII

1.1K 88 176
                                    

"Günaydın."

Harry yüzünde kocaman bir gülümsemeyle sağımda belirdiğinde okul bahçesinden içeriye giriyorduk.

Enerjisi o kadar yüksekti ki, ona bakıp istemsizce gülümsedim. Önüme döndüğümde ise Evan'ın bize doğru ilerlediğini gördüm ve gülümsemem anında soldu, boğazımı temizledim ve Harry ile arama küçük bir mesafe koydum.

"Günaydın," dedi ve bana sarılıp saçlarımın arasına bir öpücük bıraktı. Kısa bir an için sarılmasına karşılık verip gergince bedenlerimizi ayırdım ve Evan en yakın arkadaşıyla selamlaşırken Harry ile göz göze gelmemeye özen gösterdim.

"Nereye gidiyordun?" diye sordu Harry.

"Dersi ekiyorum," dedi Evan. "Bahçede oturacaktım, gelmek ister misiniz?"

Harry başını iki yana doğru salladı. "Annem İngiltere'den döndü ve bütün kontrolleri ele geçirmiş durumda. Dersi asmam söz konusu bile olamaz."

Evan ona gülümsedikten sonra bana döndü ve beklentiyle bakmaya başladı.

"Üzgünüm," dedim. "Notlarım o kadar kötü ki, ders asabilecek lüksüm yok."

"Sen halledersin," dedi Evan.

Destekleyici tavrına karşılık olarak mahçupça gülümsedim.

"Tamam o zaman," dedi Harry araya girerek. "Ben gidiyorum, sonra görüşürüz."

"Görüşürüz," dedikten sonra bana döndü Evan. "Ben de oturmaya gidiyorum."

İkisine de başımı salladıktan sonra bir anlığına ortada tek başıma dikildim ve öylece durdum. Birkaç saniye sonra gözlerim kapıya takıldı.

Onlar henüz arkalarını dönmüşken okuldan içeri giren araba, gözlerimin büyümesine ve ağzımı sonuna kadar açılmasına sebep olmuştu.

"Arabanın içindeki Alex mi?" diye sordum ikisinin de beni duyacağından emin bir şekilde.

Birkaç saniye içinde önce Evan, sonra da Harry yanıma geldi. "Ve yanındaki de Nikkie mi?"

Başımı çevirip ona baktığımda, Harry kafasını öne uzatmıştı ve kısık gözlerle arabanın içini görmeye çalışıyordu. Keskin gözlerimin olduğunu düşünmeme rağmen yolcu koltuğunda oturan kişinin kim olduğunu tam olarak seçemezken Harry'nin Nikkie'yi uzak mesafelerde bile tanıyabiliyor olmasının sinirimi bozmadığını söylesem, yalan olurdu.

Tabii ya, diye düşündüm önüme dönüp bahçedeki arabaya odaklanırken. Ne zaman, nerede ya da nasıl tanştıkları hakkında hiçbir fikrim yoktu ama Nikkie'nin sırrımızı öğrenmesinin sebebinin Alex olduğundan emindim.

Üçümüz tek bir sıra halinde dizilmiş, şaşkınlık içinde onları izlerken Alex ve Nikkie arabanın içinden çıktı, birbirlerini kısa fakat midemi bulandırmaya yetecek bir süre boyunca öptükten sonra Nikkie arkasını döndü ve bizi gördü. Bakışlarını önce pençelerini geçirmek için can attığı Harry ve Evan'ın üzerinde gezdirdikten sonra benimle göz göze geldi. Bir an için bakıştık, ardından Nikkie bana öpücük atıp gülümsedi, parmaklarını hareket ettirerek el salladı ve okulun içine doğru yürümeye başladı.

O yanımızdan geçip gittikten hemen sonra konuşmaya başlayan Evan, sinirden çatlamak üzereydi. "Hayır," dedi dişlerinin arasından tıslayarak. "Ben hala bu okulun bir parçasıyım. Benim takımım, benim amigom."

Cümlelerine anlam veremeyerek yüzümü buruşturduğum sırada Evan birden hareketlendi ve abisine doğru yürümeye başladı. Her ne kadar kolunu yakalamaya çalışıp arkasından seslenmiş olsam da, geç kalmıştım. Evan hızlı adımlarla ilerlerken derin bir nefes aldım ve başımı çevirip Harry ile göz göze geldim. "Peşinden gideceksin, öyle değil mi?"

but freja | stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin