dedicated to all of my heroes from marvel. they deserve the best of everything. they were deserving.
"part of a journey is the end."
avenge the fallen. whatever it takes.
-Annem beni sıkıştırma seansına sabah altıda başlamıştı.
Okula gitmeden önce duş almak ve kahvaltı yapmak için erkenden kalktığımda onu mutfakta omlet yaparken bulduğumda şaşırmıştım. Bir önceki gece uzun bir iş seyahatinden oldukça geç bir saatte eve dönmüştü, eğer onun yerinde ben olsaydım akşama kadar uyurdum.
Ama hayır, annemin erkenden kalkıp bana sinir krizi geçirtmesi gerekiyordu.
"Dün gece bir şey fark ettim," diyerek konuşmamızın gidişatının sinyallerini vermişti. Aslında o anda mutfaktan kaçıp kendimi tuvalete kitlemem gerekirdi ama biraz salaktım işte. "Sana sorma fırsatı bulamadan uyudun."
"Seni dinliyorum," dedim koyu renkli mutfak tezgahına yaslanırken. Henüz tam olarak uyanamamıştım, bu yüzden de aklıma hiç kötü bir şey gelmemişti. Rastgele bir soru soracağından neredeyse emindim.
"Dün gece üzerinde Walker yazan bir kazak mı giyiyordun sen?"
Bu hiç de rastgele bir soru değildi. Anında gözlerim açıldı ve kendime geldim. Böyle bir hata yaptığıma inanamıyordum, annemin evde olduğunu bildiğim halde kazağımı değiştirmemiştim. Sertçe yutkunarak yaslandığım yerden doğruldum. "Evet," dedim sanki hava durumundan konuşuyormuşuz gibi. "Takıma şans getirmesi için."
Annem düşünceli bir şekilde başını salladı. "Yeni tanıştıkları birini şans meleği yapacak kadar benimsemişler seni."
"Öyle," dedim. "Çok sıcakkanlı insanlardır."
"Bir de sosyal bir insan olmadığından şikayet ediyorsun," dediğinde ciddi miydi yoksa bana inanmadığı için benimle dalga mı geçiyordu, emin olamamıştım. "Gördün mü, istediğin zaman bu işler ne kadar oluyor."
Bir sonraki sıkıştırma seansı, ilkinden neredeyse bir saat sonra, ben duş aldıktan ve annemle birlikte kahvaltı yapmaya başladıktan sonra gerçekleşmişti. "Evan'la aranda bir şey yok yani?"
Annem ve Harry. Beni öldürüyorlardı.
Derin bir nefes alıp ağzımdaki yiyecekleri yuttum. "Hayır, anne. Evan ile aramda bir şey yok."
Uzanıp beyaz renkli fincanındaki kahvesinden bir yudum almadan önce omuzlarını silkip konuştu. "Sadece soruyorum, hayatım. Bunlar doğal şeyler. Olursa bilmek de isterim."
"Senin işin falan yok mu?" diye sordum sonunda dayanamayarak. Onu çok özlemiştim ama uzun süre evde kalması ikimiz için de kötü olabilirdi.
"Olmaz mı," diye soludu. "Öğleden sonra ofise geçeceğim. Yarın akşam da Los Angles'a uçuyorum."
O böyle söyleyince gideceği için üzülmüş, ona kaba davrandığım için kendimi suçlu hissetmiştim. İstediği kadar beni sıkıştırabilirdi, önemli olan yanımda olmasıydı.
-
Biyoloji dersi. Neden biyoloji dersi almaya kabul etmiştim ki? Annem eğer şans eseri akademik kariyer yapmaya karar verirsem, bunun iyi bir şekilde olmasını istediği için -ki iyiden kastının ne olduğunu hala anlayabilmiş değilim- sayısal dersleri seçmemi söylemişti. Şimdi düşünüyorum da, vaktinin çoğunu şehir dışında geçiren biri istedi diye bu kadar zor dersler seçmek gerçekten aptallıktı.
Harry yanıma oturduğunda düşüncelerimden sıyrılıp başımı ona çevirdim. "Bu olaydan vazgeçmeyeceksin, değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
but freja | styles
Fanfiction"...ama Freja, aynı anda iki kişiye aşık olamazsın." #1 styles #2 harrystyles #1 directioner Mar 3, 2019 | Mar 23, 2020