III

2.2K 178 218
                                    

dedicated to the tomlinsons

Takım bir maç için New York'a gittiğinde, birlikte harika vakit geçirdiğimiz partiden sonraki üç gün boyunca Evan'ı görememiştim. Bu üç koca gün boyunca kapalı saha için yaptığım çizimler üzerinde çalışmıştım. İşler istediğim gibi gitmiyordu çünkü bir türlü kendimi toparlayıp aklımda olanı kağıda dökemiyordum.

Üçüncü günün sonunda takım geri dönmüştü ve anladığım kadarıyla Evan, New York'tayken amigo kızların kaptanı olan Nicole ile görüşmeye başlamıştı. En çok neye kızmıştım bilmiyordum; Evan'ın düşündüğümün aksine dünyanın en klişe insanı olmasına mı yoksa bana yakın davrandığını sandığım sırada başka bir kızla yakınlaşmasına mı?

Evan, Harry ve birkaç takım arkadaşları kapalı sahada antrenman yaparken ben de trübinlerde oturmuş, basketbolla alakası olmayan bir şeyler karalıyordum. Bir yandan da sahanın kenarında takım arkadaşlarını çalıştıran Nicole'e bakıyordum. Upuzun ve dümdüz siyah saçları, küçük bir elbisesi, harika bir vücudu ve siyahi insanların hepsinde olan kutsanmış, dolgun bir yüzü vardı. Arada sırada dönüp Evan'a gülümsüyordu ve o kadar şirindi ki elimdeki kalemi yüzüne fırlatmamak için kendimi sıkıyordum.

"Biliyorum, değil mi?"
Ne ara sahadan çıktığını anlamadığım Harry birden yanıma oturdu.

"Pardon, anlamadım?"

Dudaklarını yalayarak yüzüne bir gülümseme yerleştirdi ve yanaklarının iki yanındaki gamzeleri sergiledi. "Nikkie diyorum, çok güzel değil mi?"

Gözlerimi devirerek defterime bir şeyler karalamaya kaldığım yerden devam ettim.

Harry gülümsemesini daha da genişleterek gözleriyle amigo kaptanını takip etmeye başladı. "Geçen sene onunla takılmıştım," dedi. "O zamanlar kaptan falan değildi. Sanırım kendisi yükselince hedeflerini de yükseltti."

Bakışlarımı sağa sola zıplayan Nicole'den, arkadaşlarıyla şakalaşarak bir yandan da onlara taktik veren Evan'a çevirdim. "Bununla ilgilenmiyorum, beni rahat bırak Harry."

Omuzlarını silktiğini göz ucuyla gördüm. "Seni rahatsız edecek bir şey söylemiyorum ki."

Onu umursamayarak sahaya bakmaya devam ettim. Evan sağ kolunu tamamen kaplayan dövmelerinin üzerindeki deriyi nazikçe kaşıdı ve sahada bağırıp çağırmaya kaldığı yerden devam etti.

Onun gerçekten farklı olduğunu düşünmüştüm. Sanırım ona sırf bu yüzden aşık olmuştum. Başlarda ondan sadece fiziksel olarak hoşlanıyordum ve böyle klişe bir hareket yapacak kadar sığ olduğum için içten içe kendime kızıyordum. Fakat onu izlemeye aldığımda, hakkında öğrendiğim şeyler beni ona daha çok itmişti. Zaman zaman yaptığı hayır işleri, hayvanlara olam tutumu, okuldaki öğrencilere karşı olan nezaketi... Klasik bir basketbol takım kaptanı değildi. Amigo kızlarla takılmaz, insanları aşağılamaz, kimseyi fiziksel özelliklerine göre yargılamazdı. En azından ben böyle birisi olduğu izlenimine kapılmıştım ve şimdi onu bu şekilde görmek cidden sinirlerimi bozuyordu.

Dudaklarımı ıslatıp kafamı tekrar defterime çevirdim ve bir şeyler karalamaya devam ettim. Sanırım felçli bir uzaylı çiziyordum, şekil o kadar yamuktu ki anlamak imkansızdı.

"Sence Evan'a gidip Nikkie'yi benimle paylaş-"

Defterimin kapağını sertçe kapatıp hızla ona döndüğümde sırıttı. "Seninle oturup arkadaşların hakkında konuşmayacağım. Gider misin?"

Beni gıcık etmekten zevk aldığını haykıran çarpık gülümsemesini suratında tutmaya devam ederken kaşlarını çattı. "Gidemem, burası benim alanım."

but freja | stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin