A Thousand Years

3.2K 157 113
                                    

Bu hikaye, 29 Aralık 2013'te yayınlanmış, Aralık 2013: Gümüş Kanatlardan Köprü yarışmasında seçilen üç birinciden biri olmuştur. Bu hikayeyi burada yayınlamak istememiştim,  TFF'ye özel kalsın demiştim, yarışma süresi tamamıyle dolmuş, Son hikayem bu olsun dedim.

TEOG, dünyanın en büyük salak beyinsiz illeti üstüme musallat oldu. Çok çalışmam gerek, hocaların anlatımına göre yemek yemeye vakit bulamayacağım diye tırsmaya başladım, günde altı yüz soru çözmek bünyeme iyi gelir gibi hissetmiyorum. Yani istesem de yazmaya, yeni bölüm eklemeye vaktim olmayacak.

Wattpad 'İ telefondan sileceğim fakat hesabım açık duracak, hikayeleri okumaya devam edebilirsiniz. Hikayelere "Askıda" yazısı eklemedim, çünkü "Askıda" ne yahu? Harbi, ne alaka? diye tiplere girdim evet. Ama yazar Askıda, eğer duymak isterseniz... *-*

Hikayeyi kesinlikle ve kesinlikle Christina Perri - A Thousand Years ile okuyun, hikayeye yazık etmeyin.

Bozulan Kural vs A Thousand Years. Hangisi daha çok ağlattı? Yorumlarda belirtin lütfen!

İyi okumalar, seneye görüşürüz, dualarınızı bekliyorum :)

----

Yaşlı kadın, salonunda, koltuğuna kurulmuş camdan dışarıyı seyrederken çayını yudumluyordu. Yüzünde çok garip bir ifade vardı. Sanki gördüğü her kar tanesinin şeklini ayırt ediyordu. Birkaç dakika gözlerini kısıp baktıktan sonra gülümseyerek çayını koltuğunun yanındaki küçük sehpaya koydu. Üstündeki hırkasına daha da sıkı sarıldı. Çayın etkisi kısa sürmüş gibi gözüküyordu.

Bu sefer gözlerini evin içine çevirdi. Şimdi onun nefes alıp vermesi dışında hiçbir sesin olmadığı bu evde bir sürü anısı vardı. Çocukları burada büyümüştü. Oğlu Andrew ilk defa burada, tam karşısındaki üçlü koltuğa tutunarak yürümüştü. Annie ise henüz yürüyemiyordu. Annesi onu zorlamıştı fakat her seferinde ağlayarak yere oturmuştu. Andrew ve annesi buna çok gülmüştü, Annie bunun üzerine iyice ağlamaya başlamıştı. 

Annabeth Chase, o koltukta oturan kadın, hafifçe yerinde kıpırdandı. Ne kadar uzun zaman geçmişti? O küçücük ağlayan kız büyümüş, evlenmiş ve bir de çocuğu olmuştu. İkiz kardeşi Andrew ise son beş yıldır çıktığı Sarah adındaki bir kızla evlilik yolundaydı. Kocası ise beş yıl önce hayatını kaybetmişti. Kısacası bu evde ondan başka kimse kalmamıştı.

Annie onlarla kalmasını teklif etmiş fakat Annabeth buna karşı çıkmıştı. Onlar kendi aralarında bir aileydi. Yaşlı, neredeyse çoğu şeyi yapmakta becerisini kaybetmiş bir kadını ne yapacaklardı? Annabeth onlara ayak bağı olmaktansa evinde yapayalnız oturmayı tercih ederdi. 

Andrew ise ev arkadaşlarıyla şehrin içinde yaşıyor, ancak birkaç haftada bir onu ziyarete geliyordu. Annabeth onları çok özlüyordu fakat ikisinin de işleri yoğundu. İkisini de işlerinden kopartıp yanına çağırmak büyük bir bencillik olurdu. Annabeth bunu da çocuklarına yapamazdı.

Onun dışında da ziyaretçileri vardı tabi ki. Kocasından, çocuklarından çok çok daha önceye dayanan arkadaşları... Jason, Piper, Leo, Hazel, Frank. Melez Kampı'ndan onu ziyarete gelen olmuyordu. Çoğu Melez Kampı'ndan çıkmaya korkuyor, kalanı da Annabeth'le pek iletişime geçemediğinden görüşemiyorlardı. Yediler'in diğerleri de ayda yılda bir kere gelip gidiyordu zaten. 

Annabeth kendine kızdı. Neden sürekli yalnız olduğunu ve çocuklarını gerçekten sevip önemsediğini kendine kanıtlamaya çalışıyordu ki? Evet, yalnızdı ve çalıştığı için çocuklarıyla o kadar da ilgilenememişti. Fakat bu çocuklarını sevmediği anlamına gelmiyordu ki. Annabeth bu düşünceleri zihninden çıkarıp attı. Altmış küsür yaşında bir kadın için her gün ölümü beklemek yetiyor da artıyordu zaten. Başka strese, üzüntüye gerek yoktu.

Tek Bölümlük Percy Jackson HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin