Bütün Kahramanlar İçin,

2.1K 133 51
                                    

Bu hikayeye ne isim vereceğimi bilemedim, bu yüzden saçma sapan bir başlık attım, daha sonra adam akıllı bir şey bulup değiştirebilirim. 

Lütfen multideki şarkıyı dinleyerek okuyun. Uzun zaman sonra bölüm yayınladım, umarım bekleyenler hala vardır.

Teşekkürler, iyi okumalar dilerim. Sonda bir not var, okumadan geçmeyin lütfen.

- - -

Ve dönüp arkama baktım.  

Her şeyden sonra, yaptığım ve yaşadığım her şeyden sonra neredeydim ben? Kimlerle birlikte, kimlere karşı savaşıyordum?  

Bob oradaydı, benim için, Annabeth için, kendi hayatını feda ediyordu. Ve ben hiçbir şey yapamadan sadece kaçıyordum.  

O bir daha asla yıldızları göremeyecekti.  

Ona yardım etmek istedim. Onu korumak, kurtarmak. Ama yapamazdım, gücüm yetmezdi. Onu o canavara karşı koruyamazdım. O benim için canını veda edebilirdi fakat ben yapamazdım.  

Bana bunu yaptıran herkesten nefret ettim. Ama en çok da kendimden, bunu yapamayacak hale düştüğüm için nefret ettim. Onları kurtaramadığım için kendime kızdım ama bu bir şeyi değiştirmemişti. 

Onlar gitmişti. Bir daha geri dönmemek üzere, sonsuza kadar gitmişti.  

Onlara arkamı dönüp yürüdüm. Gittiklerini düşünmedim, sanki hiç var olmamışlar gibi davrandım. Ama o an, Kader bana son darbeyi vurmadan önce, bunun da artık işe yaramayacağını anladım.  

Kaçamazdım. Kendimi düşünmüyor olabilirdim. Ama daha bu dünyaya gelmeden iliklerime kadar işleyen, hayatta kalmamı, bir dakika bile nefessiz kalmamamı sağlayan bir iç güdü vardı beni engelleyen; ve de onlarca nefesin son bulmasına izin vermeme neden olan.  

O an Nico di Angelo'nun nasıl hissettiğini çok daha iyi anlamıştım. Bianca'nın kendini feda ettikten sonra hissettiklerini anladım. Senin için bir nefesin gidişinin ne demek olduğunu... İliklerime kadar işleyen acının, pişmanlığın, suçluluk duygusunun daha on  yaşındaki bir çocuğu nasıl etkilediğini anladım.  

Bana kızmakta haklıydı. Beni öldürmek istemekte, beni parçalamak istemekte haklıydı. 

Aynısının Annabeth'e olduğunu ve Nico'nun onu kurtaramadığını düşündüm. Onu asla affetmezdim, asla. Ama o erdemli çocuk, beni affetmişti.  

Zoé. Sırf biz görevimizi başaralım diye, sırf biz Atlas'ın gazabına uğramayalım diye kendini siper etmişti. Kendi canını yok saymış, tereddüt bile etmeden babasının, insanın karşısına geçtiğinde ayakta durmaya korkacağı titanın, karşısına geçmişti.  

Asla kız arkadaşıyla üniversiteye gidip muhteşem bir hayat yaşayamayacak olan, herkes tarafından sevilen çocuk: Charles. Ve de ben kaçabileyim diye bombayı elinde patlatan çocuk.  

Ya da, o köprüde, benim patlattığım köprüde, sulara gömülen çocuk, Michael Yew. Gözlerinde korkudan çok güven ve umut olan çocuk. Bana güvendiği için ölen çocuk.  

Gözlerimi kapattım. O an bütün dünyayı, aptal mistik canavarları, olduğumuz cehennemi unutmak istedim. Bambaşka bir yerde, bambaşka bir halde, tek düşündüğüm şeyin düşük aldığım Cebir dersi olmasını istedim.  

Ama yapamadım. Yapamazdım. Devam etmek zorundaydım. Devam edip daha çok acı görmek, daha çoğunu yaşamak.  

Ve sen devam ederdin. Çünkü başka yapacak şansın olmazdı.  

Başımı yanımda duran kız arkadaşıma çevirdim. Annabeth'in gri gözleri bana endişeyle bakıyordu. O an çok kötü gözüküyor olmalıydım. Ama Annabeth dehşete düşmedi, tam tersine, yüzümü kavrayıp bana sımsıcak bir gülümseme hediye etti. 

''Gitmeliyiz.'' dedi, sesi gürültüde zar zor çıkıyordu. Son kez başımı Bob'a, canavarlara karşı cesurca savaşan titan arkadaşıma çevirdim. 

Özür dilerim, dostum. Seni kurtaramadığım için özür dilerim.  

Ve arkamı dönüp yürüdüm. Bu sefer, bunu asla unutmaya çalışmayacaktım. Ne bunu, ne de bir önceki kayıplarımı. Onları unutmak çözüm değildi. Asıl olay onlarla yaşamaktı; hem acısını hissederek, hem de hayatımın tadını çıkararak.  

Ve Bob biz asansöre binerken yüzünde o güven dolu ifadeyle düğmeye basılı tuttu. Korkmuyordu. Kapılar kapanmadan önce bize sıcak bir gülümseme hediye etti. Bunu niye yaptığını hiçbir zaman bilmeyecektim belki. Fakat bildiğim tek bir şey vardı ki o gülümsemiş hali, benim ömrüm boyunca hatırladığım Bob olarak kalacaktı. 

Benim arkadaşım olan, bizim için kendisini feda eden iyi titan Bob. 

----

Düşünceleriniz nedir? Umarım beğenmişsinizdir, yorum atıp düşüncelerinizi anlatırsanız çok sevinirim.

Şimdi... Durum şu ki, beni bir konu çok üzüyor. Evet, hepiniz çok harikasınız, çok güzel yorumlar yazıyor, çok güzel voteluyorsunuz falan. Ama kısa bir PJO fanficlerine göz attım. Yani... Demek istediğim, bizim bölüm sayımızın yarısı kadar bölüm yayınlamış ama bizim üç katımız oy almış hikayeler var. Eğer hikayelerimi beğenmiyor, eksik gördüğünüz noktalar falan varsa mesaj atabilirsiniz. Eleştiriye her zaman açığım. Ha, şimdi böyle dedim diye gelip bana ''Sen çok kötü yazıyorsun geri zekalı aptal pislik mal'' falan diye mesaj atarsanız, ''Teşekkürler.'' dışında bir şey yazabileceğimi sanmıyorum. 

. Şu anda aptal bilgisayarımdaki aptal virus (bu yazdığımı da gör de mahvetme yazımı aptal.) kafayı yedi. Umarım beni de anlamaya çalışırsınız.

Teşekkür ederim tekrardan, görüşmek dileğiyle. :*

Tek Bölümlük Percy Jackson HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin