Bölüm 12:"Sammy"

1.8K 148 92
                                    

"Hadi ama Sammy!" diye bağırdım, büyükannemizin evinin yakınında ki tepede kalan son ağaca doğru koşarken."Amma da hantalsın!"

"Asıl sen çok fazla enerjiksin!" diye ardımdan seslendi, dizlerinin üzerine çökmüş beklerken.

"Sadece altı yaşındasın..." diye homurdandım ve onu ayağa kaldırmak için yanına indim. Yanına varmamla birlikte ilk olarak beni yere itti ardından ayağa kalkıp ağaca doğru koşmaya başladı.

"Her seferinde oyunlarıma kanıyorsun, küçük kardeşim."dedi, ağaca doğru koşup elini vururken.

Düştüğüm yerden kalkıp ona doğru koştum ve onun bana yaptığını ben de ona yaptım. Sırtını toprağa çarpmış olmasına rağmen, gülümsüyordu. Espri anlayışlarımız ve karakterlerimiz bir birine benzemese dışarıdan bakan bir göz, bizi ağabey kardeş değil de iki yakın arkadaş olarak düşünebilirdi.

Bunun en büyük kanıtı da onun sarışın, benimse esmer olmamdı. Sammy altı yaşında olmasına rağmen, yaşıtlarından uzundu bense yaşıtlarımdan biraz daha kısaydım. Dış görünüş bakımından, onun hep bir adım arkasındaydım.

Elimi ona yardım için uzattığımda beni de kendisi gibi aşağıya çekti.

"Gökyüzünde ki şu izi görüyor musun?" dedi eliyle havadaki izi gösterirken."Büyükanne, onun güneş patlamasından kaynaklı olduğunu söyledi."diye konuştu, hafif bozuk diksiyonuyla. Benim aksime onun hafif bir aksanı vardı. Sanırım ondan iyi olduğum tek konu buydu.

"Bence o iz bize Tanrı'dan bir işaret, asit yağmurları ve bunun gibi şeyler pek iç açıcı şeyler değiller çünkü. Tanrı o izi, utanmamız için bıraktı."

Sammy, yüzünü bana doğru çevirdi. Yüzündeki bakıştan yine çok fazla konuştuğumu anlamıştım.

"Acaba öğle yemeğinde ne var?"diyerek konuyu değiştirmeye çalıştım.

"Acıktın mı?"

Başımı sessizce olumlu anlamda salladım.

"Yemekte şey olduğunu düşünsene..."

"Lazanya!" ikimizde aynı anda söylemiştik. Büyükannemiz ilerleyen yaşına rağmen, yaptığı lazanyalar aşırı lezzetli olurdu.

Midemin guruldamasıyla beraber önce Sammy, ardından ben kahkaha atmaya başladık.

Yavaştan ayağa kalktık ve tekrardan koşmaya başladık.

...

"Gülümsüyor, güzel bir anı görüyor olmalı." dedi Newt, Rachel'in yüzüne düşen bir tutamı kulağının arkasına sıkıştırırken.

"Newt, tedaviyi yollamadılar, uyandığında onu Labirent'e atmamız gerektiğini biliyorsun değil mi?" dedi Alby, sesindeki karamsarlık hiç bu kadar keskin olmamıştı.

...

"Çık şu lanet lavabodan!" diye bağırdım, kapısını yumruklarken.

"Senin, işini yarım saat önce hallettiğini düşünüyordum."dedi kapıyı hafiften aralayıp konuşurken. Araladığı kapıyı ittirip sonuna kadar açılmasını sağladım.

"Sen ne yapıyorsun?"

Bıkmışçasına derin bir nefes aldı ve aynanın karşısında ki yerini aldı.

Labirent: Denek A4Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin