Bölüm 28: Thomas

1.2K 89 49
                                    

Bir ay daha geçmişti ve ben bu süre zarfında her gün kendimi vicdan mahkememde yargılamıştım. Newt ve diğerleri bunun benim suçum olmadığını söyleseler de Martin'in yüzüne bakamaz olmuştum. 

Kolunu kestiğim için tek kolla yapabileceği hiç bir kalmamıştı. Bütün günü oturarak geçiriyor ve ben de bütün günümü ondan kaçarak geçiriyordum. Gece olunca da herkesten sonra mutfağa gidiyor ve herkesten sonra odama geçiyordum. 

Bu Newt ile aramızdaki ilişkiyi etkiliyordu. Bu davranışlarım bir süre daha devam edince bana bunun nedeninin yaşadığımız özel anlarla alakalı olup olmadığını bile sormuştu.  Kendimi gerçekten kötü hissediyordum ve bir günümü daha Martin'den kaçarak geçiriyordum.

"Öğle yemeğinizi yine burada mı yemeyi planlıyorsunuz?"diye sordu Jeff, yanımızdan ayrılırken.

"Hayır!"diyerek benim yerime cevap vermişti Newt. "Böyle devam edemezsin Rachel, bugün yeni çaylak geliyor ve sana ihtiyacımız olabilir."

"Bana ihtiyacınız yok, kısa sürede benden çok daha iyi bir tıpçı oldun."

"Jeff bizi yalnız bırakabilir misin?"

Jeff'in yanımızdan ayrılmasını bekleyip konuşmasına devam etti. 

"Rachel, bazen hepimiz yanlış kararlar alabiliriz. Bana bak, seni kaybetme korkusuyla duvardan atladım."yaklaştı ve 2 senede iyice uzayan ve artık belimi geçen saçlarıma dokundu. "Benim kararım aptalcaydı ama emin ol senin yerinde ben de olsam aynı kararı alırdım."

"Onun yüzüne nasıl bakabilirim bilmiyorum, Newt."

"Gözlerime bak Rachel, ne görüyorsun?"dolu gözlerimle onun yüzüne baktım. "Seni şu ana kadar asla yarı yolda bırakmadım. Bunu ölene kadar da düşünmüyorum."

Bedenimi öne atıp ona sıkıca sarıldım. Tutamadığım göz yaşlarım onun üstünü benimse yanaklarımı ıslatırken tek yaptığı beni göğsüne bastırmak ve saçlarımı okşamak olmuştu. 

"Ben kendi doğruları ardında duran güçlü kızı özledim..."diye fısıldadı kulağıma.

...

Mutfağa indiğimizde birkaç kişi dönüp bize bakmıştı.

"Sen nasıl oluyor da hâlâ  bir tıpçı oluyorsun?"dedi, yüzüne bakmaya cesaret edemediğim biri.

"Sen bir halta yaramıyorsun diye herkesi kendin gibi sayma!"diye bağırarak, beni korudu Alby. Ona günün sonunda büyük bir teşekkür borçlu olduğumu aklıma not ettim. 

"Sen buraya otur, ben yemeklerimizi alıp geliyorum."dedi Newt, beni Alby'nin yanına oturturken.

"Aşağıya indiğini görmek güzel oldu. Bir an Newt'in seni kucağına alıp indireceklerini düşünmeye başlamıştım."dedi, yarım ağız gülerek. 

"Burada olay olmam için bir başka neden daha olurdu."dedim, burukça sırıtarak.

"Hey! Ben ve Newt herkesle konuştuk, kimse artık bunu konuşmuyor."

"Evet, neredeyse herkes..."

"Bugün yeni çaylak geliyor."

"Evet, Newt söyledi." 

Newt yanımıza gelip tabağımı önüme itip ardından karşıma oturdu.

"O salağa aldırma Rachel, John bir zamanlar bebek gibi ağladığını unutmuş."

Uzandı ve elimi tuttu, ardından parmaklarıma küçük bir öpücük bırakıp gözlerimin içine baktı. 

"Romantizmi kesip yemeğinizi yeseniz iyi olacak. Asansörün sesini her an duyabiliriz ve en iyi adamlarıma ihtiyacım olacak."

Masadan kalkıp ikimize gülümsedi, Alby. 

Yemeğimizi iyice boşalan mutfağın sessiz atmosferinde yiyip bitirdiğimizde asansörün sesi yavaştan duyulmaya başlanmıştı. 

"Sanırım yeni çaylağa bakma zamanımız geldi."

"Öyle görünüyor."

...

Normalden daha kısa bir süre beklemenin ardından asansör Kayran'a gelmiş ve her zamanki gibi Gally ve Winston kapakları açıp içeri atlamışlardı. 

"Bize neler göndermişler?"

"Her zamanki şeyler,"dedi Gally, etrafına bakınmayı sürdürerek."Ve bir domuz."

"Yalnız ayıp oluyor."dedi, yabancı bir ses. Yeni gelen çaylağa ait olmalıydı. Ardından Winston'un ve Gally'nin karışık kahkahası duyuldu.

"Uyandığında hiç bulunduğun yere göz atma merakın olmadı mı?"diye sordu Winston, içerideki kafeslerden birine vurup domuzun sesinin hepimize duyulmasını sağladı.

"Çaylağı daha fazla aşağıda bekletmeden dışarı çeksek iyi olacak."dedi Alby, Newt ile birlikte ellerini asansörün içine uzatırken. İçeriden bir çift el uzandı ve ona uzattığımız kolları tuttu. 

Onu hızlı ve kolay bir şekilde dışarı çıkardılar. Çaylak çimlerin üzerine uzanıp bize tuhaf tuhaf bakarken gözlerimiz buluştuğunda yavaşça yerinden kalktı ve bana doğru tuhafça baktı. 

"Tanışıyor muyuz?"cevap vermek için ağzımı açmama bile fırsat vermeden ayaklandı ve önce beni omuzlarımdan itekleyip ardından sanki gördüğü en korkunç canavarmışım gibi benden ve bizden kaçmaya başladı...

Bölümleri olabildiğince kısa kesip olabildiğince hızla Alev Deneylerine ve Son İsyana geçmek istiyorum. Her iki kitabında bölümlerini yazarken acayip heyecanlandım özellikle de Alev Deneyeleri'nde sizler için hazırladım sürprizler için ve Son İsyandaki duygu dolu iki farklı final için... Bunun için sizi sonlara doğru bu kitapta hayal kırıklığına uğratsam da diğer iki kitapta yeterince memnun edeceğimi düşünüyorum...


Labirent: Denek A4Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin