Güne onun kollarında gözlerimi açmak sanırım bu hayatta sahip olabileceğim en büyük nimetti. Başımı göğsünden usulca kaldırıp bakışlarımı güzel yüzüne çevirdim. Ne güzel bir adamdı. Yüzüne değen uzun siyah kirpiklerinin gölgesi, kızıla çalan dolgun dudakları, yanağını yeni yeni süsleyen kirli sakalı ile o kadar ulaşılmaz görünüyordu ki! Hele gözleri açıkken parlayan o iki kömür parçası gün aydınlığıydı yüreğimin. Ve gamzeleri... Kalbimi çalan o iki cennet çukuru... Bu hayatın bana sunduğu en güzel armağandı yanağını süsleyen o güzel çukurlar... Dışarıda yağan yağmurun sesi ile kulağımın dibinde yankılanan kalbinin sesi muhteşem bir ahenk içindeydi. Ben masallara pek inanmazdım ama şu sıralar kendimi bir peri masalının içinde gibi hissediyordum.
" Bakıyorum da izlemeye doyamadın . Kendimi kıskanmalı mıyım? " Muzip sesini duyduğumda yanaklarıma hücum eden kan yüzünden sıcakladığımı hissettim. Gözlerini aralayıp yüzüne o tatlı tebessümünü yerleştirdi ve kara gözlerini gözlerimle buluşturdu.
" Sen uyumuyor muydun ?" diye sordum şaşkınca. Gözleri kapalıyken onu izlediğimi nasıl anlamış olabilirdi. Artık ciddi ciddi üstün yetenekleri olduğunu düşünmeye başlayacaktım.
"Senden önce uyandım ve sobayı yakıp tekrar yanına uzandım. Kıpırdandığını görünce ne yapacağını merak ettim ve uyuyor numarası yaptım. Maşallah bir saattir kesip duruyorsun. Nasıl, güzel miyim bari? Giderim varmı ne dersin " tüm bunları söylerken sırıtıyordu. Resmen benimle alay ediyordu.
" Yaa Ayaz, çok kötüsün. Hem kocam değil misin istediğim kadar bakarım " diye karşılık verdim. Beni sırt üstü yatağa devirip üzerime eğildi.
" Senin o kocam diyen ağzını yerim " dedi ve dudaklarımdan küçük tatlı bir öpücük çaldı. Bana bu kadar yakın olması kalbim için bir tufandı. Bakışlarımı camdan dışarı çevirdim ve utancımı gizlemek için konuyu hemen kahvaltıya getirdim.
" Sana kahvaltıda ne hazırlamamı istersin?" diye sorduğumda beni göğsüne çekti.
" Boşver şimdi kahvaltıyı, biraz daha böyle kalalım, gerçek olduğuna iyice inandırmak istiyorum kendimi "dedi. Kıkırdadım ve göğsüne iyice sokuldum. Bir süre sessizce yağmurun sesini dinledik .
Sessizliği bozan Ayaz 'ın beklenmedik sürprizi oldu.
" Ayet ayet sev beni ey yar !
Dua dua kabul et yüreğine.
Ancak o zaman kimsenin gücü yetmez.
Beni kalbinden sökmeye " dudaklarından dökülen satırlar yüreğimi yakıp geçti. Bunlar ona hediye ettiğim Kuran'ı Kerim 'in içine onun için bıraktığım notta gönlümün dile getirdiği dizelerdi. Başımı hızla göğsünden kaldırıp bakışlarımızı birleştirdim." Bulmuşsun " dedim.
Burukça gülümsedi.
" Buldum " dedi.
" Sensizlikten kafayı yemek üzere olduğum bir gün Kur'an okumaya karar vermiştim. O gün buldum. Her bir satırı hafızama kazıdım. Ne güzel yazmışsın ömrümün baharı. Ama bilmediğin birşey var sevgilim. Ben seni daha ilk gördüğüm gün dua diye kabul ettim yüreğime. Kalbime düştüğün gün sevgini ayet bildim kendime ve şunu aklından hiç çıkarma, kimsenin gücü yetmez seni almaya nefes aldığım sürece " Bu adam ne güzel seviyordu. Her konuştuğunda yüreğim yüreğine oluk oluk akıyordu. Bu küçük yayla evinde onun kollarında dünyanın en güzel yerindeymiş gibi hissediyordum. Bir insan bundan daha güzel bir sabaha uyanabilir miydi ?
🦋
Öğleden sonraya kadar yatakta tembellik yapıp yağmuru izledik. Neyse ki namaz vaktinin geçeceğini söyleyerek sonunda Ayaz 'ı kalkmaya ikna edebilmiştim. Sobanın üstünde kaynayan su ile çabucak çayı demledim ve namazımı kılmak için banyoya girip abdest aldım. Neyse ki güneş enerjisi sayesinde 24 saat sıcak suyumuz vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~AFRA~
SpiritualBen geldim anne... Kanatları yorgun kelebeğin geldi. Ahh, anne. .. birşey var, tam şuramda, sol göğsümün altında, canımı ölesiye acıtan bir şey... Sanki tüm dünyanın yükü üzerimdeymiş de altında eziliyormuşum gibi. Kaburgalarım sızlıyor anne...Göğ...