Ey benim kanatları kırık yorgun yüreğim. Bak bugünde gün bitmek üzere... Yine doldurdun mu gönül heybeni kırık düşlerinle. Bir gün daha eksildi mi ömründen. Öyle umarsızca, amaçsızca yaşanmış koca bir gün...
Güneş yine o tatlı kızıllığıyla süslemişken yeryüzünü, yalnızlığımın en büyük yoldaşı kitaplarımla, satır aralarında derdimi , kederimi unuttuğum bir günü daha bıraktım geride. Elhamdülillah günün sonunda huzurunda huzur bulabildiğim Rabbin varlığına.Akşam ezanı okunmak üzereydi. Terasta oturmuş kitap okuyordum. Güneşin batarken gökyüzünde bıraktığı o tatlı kızıllık gözüme çaptığında, bir süreliğine zamanı durdurup bu güzelliği izlemeye daldım. Yarattığı bu güzelliği görebilmeyi nasip ettiği için yaradana bir kez daha şükrettim. Herşeye rağmen şükredecek bir şeyler veriyordu Allah insana.
Bugün bu evdeki yalnızlığımın 15. günüydü. Koskoca iki hafta boyunca yalnızca iki kez görebilmiştim yüzünü. O da sadece bir kaç saniye ile sınırlıydı. Artık kendimi odaya kapatmaktan vazgeçmiştim. Uyumadığım yada kitap okumadığım zamanlarda salona iniyor ve sırf zaman geçsin diye hiç ilgimi çekmeyen tv programlarına bakıyordum. Bazen de Aysel abla ile sohbet ederek vakit öldürüyordum. Aysel abla çok iyi bir kadındı. Ayaz ' la aramızdaki soğukluğun farkında olduğu halde hiç bir şey sormuyordu.Bu konuda ona minnettardım.
Bir hafta önce Zeliş arayıp işe dönüp dönmeyeceğimi sormuştu. Açıkçası bunu ben de bilmiyordum. Sormaya da pek niyetim yoktu. Hayatım bu kadar dağılmışken düşüneceğim son şey Karahan Holdingin aksayan projeleriydi. Ona şimdilik dönmeyi düşünmediğimi biraz dinlenmek istediğimi söyleyip geçiştirmiştim. Ama sevgili kuzenimi atlatmak o kadar da kolay olmamıştı. Bir gün aniden çıkıp gelmişti ve düğün gecesinden itibaren yaşanan herşeyi ona tek tek anlatmak zorunda kalmıştım. Yaşadığım acıyı birisiyle paylaşmak daha iyi hissettirmişti. Handan anlattıklarımdan sonra o kadar öfkelenmişti ki Ayaz 'a gidip tüm olanların hesabını sormak istediğinde onu bundan vazgeçirmem oldukça zor olmuştu.
🦋
Bugün hava tıpkı gözlerim gibi biraz bulutluydu. Aysel abla da gelmemişti ve evdeki boğucu sessizlik içimi sıkıyordu. Dışarıya çıkıp biraz sahilde yürüyüş yapmaya karar verdim. Serin havaya uygun giysiler tercih etmiş ve kısa sürede hazırlanmıştım. Biraz sahil havası kederli ruhuma iyi gelebilirdi. Ancak sahil bulunduğumuz bölgeye biraz uzaktı. Kendi arabamı Handan 'a bıraktığım için ya taksiyle gidecek ya da yürüyecektim. Cüzdanımı kontrol ettiğimde taksiye verecek kadar param olmadığını gördüm. Toplu taşımaya binmek ise şu an için pek içimden gelmiyordu. Günlerdir evde oturmaktan hareketsiz kalan vücudumun açılması için yürümeye karar verdim.
Tüm gün sahilde oturup denizi seyrettim. Geri dönmeye karar verdiğimde ise ne yazık ki yağmura yakalandım ve eve gelinceye kadar sırılsıklam oldum. Elimi cebime attığım anda anahtarı almadan çıktığımı fark ettim. Bu kadar dalgın olduğum için kendi kendime kızdım. Sonunda, düşünmekten kendimi kaybedecektim. Aysel ablayı arayamazdım çünkü bu sabah arayıp hasta olduğunu ve bu yüzden gelemeyeceğini söylemişti. Bu durumda tek çarem vardı. Telefonumu cebimden çıkarıp onu aradım. Ancak cep telefonuna cevap vermiyordu. Mecburen Holdingi aradım. Zeliş bir toplantıda olduğunu söylediğinde ona durumun acil olduğunu söyledim ve telefonun bağlanması için bir süre bekledim. Üzerimdeki ıslak kıyafetler yüzünden üşümeye başlamıştım. Evin etrafında bir tur atıp tüm kapı ve pencereleri kontrol ettim ancak sonuç hüsrandı. Nihayet telefon bağlandığında ona durumu kısaca anlattım ama toplantıda olduğu için yapabileceği bir şey olmadığını söyledi. Holdinge gidip anahtarı almam gerekiyormuş. Tabi ki bu halde oraya gidemezdim. Üstelik taksi paramda yoktu ve soğuktan artık kemiklerim sızlıyordu. Adım atacak takatimin kalmadığını hissediyordum. Çaresiz bir şekilde kapının önünde beklemeye başladım. Şu an kendimi kimsesiz bir sokak kedisi gibi hissediyordum. Soğuk git gide vücuduma işliyordu. Rüzgar ıslak bedenimi her yaladığında tenim ürperiyordu. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama iliklerime kadar işleyen soğuk yüzünden artık dişlerim birbirine çarpıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~AFRA~
روحانياتBen geldim anne... Kanatları yorgun kelebeğin geldi. Ahh, anne. .. birşey var, tam şuramda, sol göğsümün altında, canımı ölesiye acıtan bir şey... Sanki tüm dünyanın yükü üzerimdeymiş de altında eziliyormuşum gibi. Kaburgalarım sızlıyor anne...Göğ...