4. Bölüm ~Akşam Yemeği~

6.1K 397 6
                                    

Ayaz'dan

Holdinge gelir gelmez tercümanın gelemeyeceği bilgisini almak öfkeden deliye dönmeme sebep olmuştu. Sorumsuz insanlar her daim sinirime dokunmuştur. Neyse ki okyanus gözlü mühendisimiz tüm güzelliği ve zarafetiyle odama bir güneş gibi doğdu ve beni bu sinir bozucu durumdan kurtardı. Yardımcı olabileceğini duyduğumda üstümden ağır bir yükün kalktığını hissettim. Bakışlarımı ona kenetleyip uzun zamandır hiç yapmadığım bir şeyi yaptım. Gülümsedim! Bu kız nedense her gördüğümde bende tebessüm etme hissi uyandırıyordu. Sanırım beni ilk defa gülerken görmek onu bir hayli şaşırtmıştı. Güzel gözleri bir süre varlığını benim dahi unuttuğum gamzelerimde takılı kaldı. Ardından kendini toparlayıp bakışlarını üzerimden çekti ve utangaç bakışlarını yere düşürdü. Arkama yaslanıp onu baştan ayağa süzdüm. Öncesinde o kadar öfkeliydim ki bugün nasıl da ay gibi parladığını ancak sakinleştiğimde fark edebildim. Siyah ve beyaz bir kadına nasıl bu kadar yakışabilirdi! Sanırım bu okyanus gözlü kadın çuval bile giyse parıltısını gölgeleyemezdi. Hele o boynundaki gözleri ile aynı renkleri taşıyan ve güzel gözlerini daha da ortaya çıkaran kolye yok muydu? Baktıkça içimde tuhaf bir öfkenin baş göstermesine neden oluyordu . Birilerinin ona benim gibi hayranlıkla baktığını düşünmek sarsılmama neden olmuştu ve o an istemsiz bir öfke damarlarımda kol gezmeye başladı. Öyle ki öfkemi ona da yansıtmaktan geri duramadım. Şirket içinde bu şekilde dikkat çekici giyinmemesi konusunda onu uyardığımda, yüzünün aldığı hal oldukça komikti. Müsaade isteyip odasına geçtiğinde, gözüm hala üzerindeydi.Bu sabah nedense bakışlarımın sürekli ona kaymasına engel olamıyordum.

Aslında arapça biliyordum .Eğer yeni bir tercüman bulamasaydık bu günlük durumu ben idare edecektim. Ancak Afra bana gelip halledebileceğini söylediğinde onu gözlemlemek daha cazip geldiği için bu küçük sırrımı saklamaya karar verdim. Eğer tökezlediği anlar olursa müdahale ederim diye düşünmüştüm ancak toplantı boyunca o kadar güzel idare etti ki, beni bir kez daha kendine hayran bıraktı. Akıcı konuşması ve işe olan hakimiyeti sayesinde müdahale etmeme gerek kalmadan toplantıyı tek başına yönetti. Ve sayesinde Arap misafirlerimizi oldukça memnun bir şekilde uğurladık. Onunla daha fazla vakit geçirebilmek arzusu ile , sözde Arap misafirlerin memnuniyeti için akşam yemeğinde onları ağırlama kararı aldım. Böylece tercümanım olarak Afra ' da bana eşlik edecekti. Neyse ki iş söz konusu olduğunda sınırları yoktu. Aylardır bu proje üzerinde çalışıyordu. Ve bu iş onun içinde en az benim için olduğu kadar önemliydi. Bunun farkındalığı ile çok gerekli olmadığı halde akşamki yemeğe onun da katılmasını istedim. Onu daha fazla görmek , o sıcacık sesini daha fazla dinlemek için büyük bir arzu içindeydim. Hayatımda belki de ilk kez dakikaları sayıyordum. Bugüne kadar hiçbir iş yemeği , benim için böyle anlamlı olmamıştı.

🦋

Afra'dan

Yorgunluktan ölmek üzereydim. Fazlasıyla gergin bir gün geçirmiştim. Kendimle gurur duyduğum bir günü geride bırakmış olsam da yine de buz prensle akşam tekrar birlikte olacak olma düşüncesi, beni strese sokuyordu. Birde şu araplardan adı Behram olan adam vardı tabi. Sürekli üzerimde gezinen bakışları fazlasıyla rahatsız ediciydi. Toplantı boyunca ne kadar çabalasam da bana bakarken yüzünde beliren o iğrenç ifadeden kaçamamıştım. Ve ne yazık ki, buz prensin beni geren varlığı yetmiyormuş gibi birde o adamla, akşam aynı masada yemek yemek zorunda kalacaktım. Bir an, acaba Ayaz beyi arayıp rahatsız olduğumu ve gelemeyeceğimi söylesem mi diye düşündüm. Ama yalan söylemek pek bana göre değildi. Ben şu her koşulda dürüstlüğünden bir parça dahi ödün vermeyenlerdendim. Üstelik arapça bilen tek kişi bendim. O yüzden bana ihtiyaçları vardı. Onları yarı yolda bırakamazdım. Tarık amca ve holdingin geleceği için sanırım bir kaç saat daha bu işkenceye katlanabilirdim. Yemek saat sekizde holdinge ait otellerden birinde yapılacaktı. Zeliş tüm ayarlamaları yapmış, yeri ve saati bana mesajla bildirmişti. Ayrıca Ayaz bey'in biraz erken gitmem konusundaki direktifini de... Her neyse, hala bir saatim vardı. Bu dinlenmem için yeterli bir süreydi. Gerilen kaslarımın ve ağrıyan başımın biraz olsun gevşemesi için, hemen duşa girdim. Ardından dolabımın karşısına geçip, ne giyineceğimi düşünmeye başladım. Tam bu sırada çok bilmiş kuzenim, elinde bebe mavisi bir elbise ile içeriye girdi.

~AFRA~ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin