Bir el boğazımı sıkıyordu. Nefes alamıyordum. Kalbim göğüs kafesimin içinde son nefesini vermek üzereymiş gibi çarpıyordu. Ellerim titriyordu. Ayaklarım bedenimi taşıyamayacak kadar güçsüzdü. Titreyen ellerimin arasından kayıp ayaklarımın dibine düşen şu çiçek buketi kabuslarla dolu zehirli hayatımın özeti gibiydi. Başım dönüyordu, midemden boğazıma yükselen acı bir ağrı vardı ve ayakta duracak gücüm kalmamıştı. O iğrenç kelimeleri ile kirlettiği küçük not kağıdı hala avucumun içindeydi. Her bir kelime gücümü emiyor, canıma kast eden cümleleri avucumu yakıyordu. Elimi destek almak için hemen yanımdaki duvara yasladım. Zeliş 'in "iyi misiniz" diye sorduğunu duydum ancak kendimde cevap verecek gücü bulamadım. Başım o kadar şiddetli dönüyordu ki ayaklarımın beni daha fazla taşıyamayacağını düşünüp kendimi yere bıraktım. O anda bir çift kol tarafından kucaklandığımı hissettim . Gözlerim açık olmasına rağmen etrafımdaki hiçbir şeyi görmüyordum. Avucumun içine sıkıştırdığım kağıtta yazılanlar sürekli gözümün önünde dönüp duruyordu. Geri gelmişti! En büyük kabusum, dünyadaki cehennemim beni yine ateşlerde yakmaya gelmişti . Nefes almak için elimi boğazıma götürdüm. Kalbim haddinden fazla hızlıydı ve bir sinir krizi geçirmek üzere olduğumu biliyordum. Etrafımda anlamlandıramadığım bir gürültü vardı. Birileri koşturuyor, bir adam sürekli bağırıyordu sanki. Gözlerimi sıkıca kapatıp derin nefesler almaya çalıştım. Kirpiklerimi araladığımda ise onu gördüm. Bana endişeli gözlerle bakıyordu. Gözümden ardı ardına dökülen yaşlara engel olamadım. Titreyen dudaklarımdan adı döküldüğünde yanıma gelip bana sıkıca sarıldı. Kuruyan boğazımı ıslatıp " geri geldi " dedim fısıltı ile kulağına , "cehennemim geri geldi!" Dilimden dökülen kelimelerle ağlamam daha da şiddetlendi. Handan bana daha sıkı sarıldı.
" Şşşt" dedi. "Tamam sakin ol ben yanındayım. " Ardından kafasını odadakilere çevirip " bize biraz müsade eder misiniz? " dedi. İçeride birilerinin olduğunu o söyleyene kadar fark etmemiştim. Başımı kaldırdığımda üç endişeli bakışla karşılaştım. Zeliş gözleri dolu dolu yüzüme bakıyordu. Bakışlarında ilk kez tanıdık bir ifadeye rastladım. Çaresizlik! Selçuk bey ve Ayaz bey de gözlerini endişe ile bana dikmiş, ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Gözlerim onun karaları ile buluştuğunda gözlerinde daha önce hiç rastlamadığım bir ifade gördüm. Hüzün gibi yada merhamet, ne olduğunu bilmiyordum. Ama saf endişeyi bakışlarında rahatlıkla hissedebilmiştim. Handan ' ın bakışları tekrar onlara kaydığında çıkmak için hareketlendiler. O an garip bir şekilde onun kalmasını istedim.Burada yanımda kalıp bana korkma demesini, hepsi geçecek, ben yanındayım demesini istedim. Neden böyle saçma birşey istediğimi bende bilmiyordum. Sanırım dün geceki güven veren varlığını tekrar yanımda hissetmeye ihtiyaç duyuyordum. Herkes çıktığında Handan iki eli ile yüzümü avuçladı.
" iyi misin bitanem? Ne oldu hadi anlat bana " diye sordu. Yaşlı gözlerimle gözlerine baktım. Avucumu ateş gibi yakan o kağıdı eline tutuşturdum. O kağıt benim çocukluğumdu. Korumaya çalıştığım masumiyetimin ufak bir özeti... İlk nefretim değildi ama son nefretim olmuştu o kağıda kalbinin karasını bulaştıran eller... Handan buruşmuş kağıdı usulca açıp okuduğunda, gözleri büyüdü. Onun da yüzünün rengi atmıştı. Çünkü biliyordu bu geliş eski günlere dönüş demekti hepimiz için. En iyi o biliyordu, o cehennem bakışlı pisliğin varlığı benim için ölüm demekti.
Aramızda derin ve kasvetli bir sessizlik oluştu. Ne o tek kelime edebildi ne de benim lál olmuş dilimden birşeyler döküldü. Kilitlenmiş gibiydim. Handan sessizliği bozuncaya kadar nefesimi tuttuğumun dâhi farkına varmamıştım. Elini titreyen elimin üstüne kapattı ve " Afra bana bak" diye fısıldadı. Acı dolu bakışlarımı usulca yüzüne çevirdiğimde bana güç vermek ister gibi inançla gülümsedi. " Sen artık o küçük, çaresiz kız çocuğu değilsin. Seni korkutmasına izin vermeyeceksin. Vermeyeceğiz. Tamam mı?" Dediğinde tüm inançsızlığıma ve güçsüzlüğüme rağmen onu rahatlatmak için başımı olumlu anlamda salladım. İyi olduğumdan emin oluncaya kadar yanımda kaldı ve bir süre sonra kendi katı olan hukuk departmanına inip beni kafamın içindeki karanlıkla baş başa bıraktı. Eve gitmem konusunda yaptığı ısrarları duymazdan gelmiştim. Zaten sürekli benim için endişeli olan babaannemin bu halimi görüp daha fazla üzülmesini istemiyordum. Onlarla yaşamaya başladığımdan beri benimle birlikte perişan olmuşlardı. Bu durum beni kahretse de elimden gelen bir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~AFRA~
SpiritualBen geldim anne... Kanatları yorgun kelebeğin geldi. Ahh, anne. .. birşey var, tam şuramda, sol göğsümün altında, canımı ölesiye acıtan bir şey... Sanki tüm dünyanın yükü üzerimdeymiş de altında eziliyormuşum gibi. Kaburgalarım sızlıyor anne...Göğ...