41. Bölüm ~Yaralı Bir Melek ~

3K 228 9
                                    

Babamla yaptığım konuşmanın ağırlığı hala üzerimdeydi. Geçmişe yaptığım yolculuk ruhumu bir hayli yormuştu. Dalgın bir şekilde, tıkanmış trafikte ilerlemeye çalışıyordum. Tam yol açıldı diye seviniyordum ki bu defada kırmızı ışığa yakalanmıştım. Halbuki biran önce holdinge gidip Ayaz ' ın sıcaklığına sığınmak ve üzerimdeki bu ağırlıktan kurtulmak istiyordum. Yeşil ışığın yanmasını beklerken etrafı seyre dalmıştım. O anda gözüme bir çocuk çarptı.  6- 7 yaşlarında  bir erkek çocuktu. Üstü başı perişandı ve yürürken zorlanıyor gibiydi. Buruşturduğu yüzünden acı çektiğini anlamamak mümkün değildi . Yavaşça yürüyüp bir kaç metre önümde kaldırımın kenarına oturdu. Öyle ürkek bakıyordu ki sanki nereye gideceğini , ne yapacağını bilmiyormuş gibi bir hali vardı. Kaybolmuş olabileceğini düşünerek arabadan indim. Eğer kaybolmuşsa en azından karakola götürüp ailesini buldurabilirdim. Onun yaşında bir çocuğun sokaklarda tek başına dolaşması hiç güvenli değildi. Bir kaç adım ilerlemiştim ki korna sesleri yüzünden geri dönmek zorunda kaldım. Yeşil ışık yandığı için arkamdaki araçlar ısrarla kornaya basıyordu. Hızla arabaya bindim ve diğer yolculara yol verecek şekilde arabayı sağa çekip tekrar indim. Küçük çocuğun önüne geldiğimde, yüzünü daha net görebilmek ve onunla rahatça konuşabilmek için önünde diz çöktüm.

" Merhaba küçük adam " dediğimde ürkekce başını kaldırıp yüzüme baktı. Tıpkı benimkine benzeyen masmavi gözleri vardı. Üstündeki kir ve toza rağmen o kadar sevimli görünüyordu ki insan saatlerce sıkılmadan o güzel yüzüne bakabilirdi. Elimi uzatıp ona kendimi tanıttım.

" Benim adım Afra ya seninki ne ?" Bakışları bendeydi ama konuşmuyordu. Herhangi bir cevap alamadığımda havada kalan elimi kucağıma indirdim ve yanına oturdum. Bir süre sessizce herhangi bir tepki versin diye bekledim. Yan yana oturmuş, sessizce sağa sola giden arabaları izliyorduk. Saniyeler sonra incecik sesi doldu kulaklarıma "Mehmet Zaid " dedi. Bunun onun adı olduğunu anladım.

" Çok güzel bir adın var tıpkı senin gibi " dedim. Sıcak bir gülümseme ile ona döndüm ancak o herhangi bir tepki vermedi. Arabaları izlemeye devam ediyordu.

" Annen baban nerede buralarda tek başına ne yapıyorsun?" diye sordum. Yutkundu. Bakışları kucağına düştü.

" Annem yok, o öldü " dediğinde kalbimden birşeyin koptuğunu hissettim. Ben bu yaşta hala annemin yokluğu ile baş edemezken bu küçücük çocuk en çok ihtiyaç duyduğu zamanda annesizliğe nasıl dayanıyordu.

Sustum. Annesi olmayan bir çocuğa ne söylenirdi bilmiyordum. Bir süre sonra kırık bakışlarımı yüzüne çevirip" benim de annem yok " dedim. O an bakışları beni buldu.

" Senin annen de öldü mü ? " diye sorarken öyle masum görünüyordu ki,   bu hali karşısında içim ezilmişti.  Sanırım ortak bir acımızın olması bana karşı yakın hissetmesine neden olmuştu. Keza benim içinde öyleydi. Annesinin ölmüş olması bir anda bu garip çocuğa karşı olan merhametimi kamçılamıştı. Ona buruk bir tebessüm hediye ettim.

" Evet, maalesef benim annemde öldü. Senin kadar küçük degildim ama annem öldüğünde bende küçük bir çocuktum" dedikten sonra kısa bir an duraksadım.

" Onu özlüyorsun değil mi ?" Diye sordum. Amacım ürkütmeden onunla sohbet ederek bilgi almaktı ve galiba başarıyordum.

" Çok özlüyorum. Babama hep beni anneme götür diyorum ama o hiç beni dinlemiyor "

" peki baban şimdi nerede, sen tek başına burada ne yapıyorsun. Üstün başında kirlenmiş, düştün mü yoksa? " Ardı ardına sorduğum soruların  hiç birine cevap alamadım. Başını önüne eğip yine sessizliğe gömüldü. Koluna dokunduğumda dudaklarından acı dolu bir çığlık koptu. Halbuki çok hafif dokunmuştum. Canının neden bu kadar yanmış olabileceğini merak edip hızla kolunu yukarı sıyırdım. Gördüklerim karşısında gözlerim adeta yuvalarından fırladı. Hızlıca görebildiğim her yerini kontrol ettim çocuğun neredeyse bütün vücudu morluklar içindeydi.

~AFRA~ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin