Evlilik teklifinin üzerinden yalnızca iki gün geçmişti ve Ayaz'ın büyük ısrarları sonucu kararlaştırdığımız üzere, bugün beni istemeye geliyorlardı. Heyecandan elim ayağım tutmuyordu. Herşey o kadar hızlı ilerliyordu ki tüm bu olanlara yetişemiyordum. Sadece bir kaç ay önce hayatıma patronum olarak giren ve tıpkı lakabı gibi soğuk ve kibirli halleri ile beni deli eden adamla, evlilik yolunda adım adım ilerlediğime hala daha inanamıyordum. Bu duruma bu kadar kısa sürede nasıl geldiğimizi ise aklım almıyordu. Hangi ara kalbime sızdı ve hangi ara orada böylesine büyük bir yer edindi bilmiyorum. Kara gözleri gözlerime her çarptığında ruhumun huzurla ve umutla göğe yükseldiğini ve mutlulukla çırpındığını hissediyorum.
Beni babaannemden istemelerini çok istemiştim. Ancak babaannem ısrarla bunun babamın görevi olduğunu ve istemenin onun evinde gerçekleşmesinin daha uygun olacağını söylemişti. Ve sanırım haklıydı. Aramızda ne geçmiş olursa olsun o benim babamdı ve böyle bir durumda onu yok sayamazdım. O kadın hayatımıza girdikten sonra beni ihmal etmiş olması içimi sızlatsa da babam olduğu gerçeğini unutmamalıydım. Şu an ne yazık ki en kötü anılarıma ev sahipliği yapmış olan o evde, en mutlu anımı yaşamak için heyecan içinde bekliyordum. Hayat gerçekten çok garipti.
Handan 'la birlikte eskiden bana ait olan ama duvarlarında yalnızca acılarımı saklayan odada, misafirlerimizin gelişini bekliyorken, içimden bu gecenin sorunsuz bitmesi için dua ediyordum. Tabi birde üvey annem olacak o patavatsız kadının canımı sıkacak bir şey yapmamasını umuyordum. Geldiğimden beri onu defalarca uyarmıştım. Ancak yine de ona güvenmiyordum.
Ayaz düğünün bir kaç ay içinde olmasını istiyordu. O nedenle nişan yapmayı düşünmüyorduk ve bu gece, aynı zamanda yüzük takıp kendi aramızda bir söz merasimi yapacaktık. Dün , Leyla teyze ,Handan, Selçuk, Ayaz ve ben hep birlikte alışverişe gidip gerekli her şeyi almıştık. Aynanın karşısında kendime bakarken Ayaz 'ın ne kadar güzel bir seçim yaptığını düşünüyordum. Benim için bakır renk, üst kısmı parlak bir kumaştan oluşan, etekleri tiril tiril çok hoş bir elbise seçmişti. Aynı renk başörtümün üzerinde çok ince bir süs detayı vardı. Handan 'ın da dediği gibi oldukça zarif bir görüntüye sahip olmuştum. Boğazımın düğüm düğüm olmasına sebep olan bu odaya rağmen, içinde bulunduğum durum yüzümü gülümsetiyordu.
Ayaz ' da benimle uyumlu olmak için siyah takım elbisesinin kravat ve mendilini bakır renk almıştı. Onu görmek için sabırsızlanıyordum.
Elbiseyi denerken görmesine izin vermemiştim ve nasıl bir tepki vereceğini çok merak ediyordum. Handan elbiseyi giydiğim andan beri, bilmem kaçıncı kez çok güzel olduğumu ve Ayaz ' ın beni görünce heyecandan bayılacağını tekrar edip durmuş ve heyecanımın daha üst seviyelere ulaşmasına neden olmuştu.
Kapının çaldığını duyduğum an Handan ' la göz göze geldik. Elim ayağım birbirine girmişti. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Elimi heyecandan durmak üzere olan kalbimin üstüne koyup derin bir nefes aldım ve Handan 'la birlikte odadan çıktık. Kapıyı benim açmam gerekiyordu o yüzden herkes hazır bir şekilde kapının önünde beni bekliyordu. Misafirlerimizi daha fazla bekletmemek için hemen kapıya ilerledim ve yüzüme tatlı bir tebessüm yerleştirip titreyen ellerimle kapı kolunu usulca indirdim. En önde Tarık amca ve babası Tahsin dede vardı. Hemen arkalarında da Leyla teyze ve Selçuk. Ayaz ' ı arayan gözlerim henüz aradığını göremese de yüzümdeki tebessümü bir an bile silmedim. Çünkü bugün benim en mutlu günümdü ve bunu hiç bir şeyin bozmasına izin vermeyecektim. Sırayla içeri giren herkesin elini öptüm. Selçuğa hoşgeldin dedim ve herkes içeri geçerken bakışlarımı tekrar kapıya çevirdim. İşte oradaydı. Kalbimin ilk ve tek sahibi... Gülen yüzümün sebebi... Yaralarımın merhemi... Tam karşımda, mezarım ilan ettiğim gamzelerini gösterek gülümsüyor ve gözlerime büyük bir şenlik sunuyordu. Usulca yanıma yaklaştı. Beni baştan ayağa süzdü ve elindeki çiçek buketini bana uzattı. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~AFRA~
EspiritualBen geldim anne... Kanatları yorgun kelebeğin geldi. Ahh, anne. .. birşey var, tam şuramda, sol göğsümün altında, canımı ölesiye acıtan bir şey... Sanki tüm dünyanın yükü üzerimdeymiş de altında eziliyormuşum gibi. Kaburgalarım sızlıyor anne...Göğ...