8. Sınıfta karşılıksız sevdiğim çocuk (bin türlü kavga ettik bi öldürmediğimiz kaldı birbirimizi) ne hikmetse lisede bana mesaj yoluyla yavşamıştı bi süre. Ama Rüzgar var diye yüz vermemiştim. Gerçi Rüzgar olmasa da o maymun suratlı salağa yine de yüz vermezdim. Hayır düşünüyorum ben nasıl sevdim bu psikopatı. Hayır Kıvanç Tatlıtuğ gibi olsun psikopatın direği olsun yine başımın üstünde yeri var ama bu hem Ankaralı Namık gibi bi çocuk hem bi de üstüne karaktersiz. Yani ben hem kör hem salakmışım. Bu çocuk koca götlü göbekli ergen bıyıklı esmer bişeydi. Allah günah yazmasın ağzı burnu eciş bücüştü. Bunun bi abisi vardı. Allah için karizmaydı bu ama bu götlü göbekli pis ergeni ben ne bok yemeye sevmişim hiç bilmiyorum. Hayır bi de sen o tiple (valla hiç kusura bakmayın birazdan kendimi övücem) benim gibi kızı bulmuşsun kaçmayayım diye koluma zincir vuracağına beni reddediyo bi de kekomançi.
Neyse işte bunun aklı başına gelmiş lise boyunca peşimden koştu. Yüz vermeyince bi sene pek uğraşmamıştı sonra. Biz Duygu'yla İzmir'e yerleştik. Evin içi de tamam. Bu arara Duygu'da benimle aynı bölümde okuyo. Okullar açıldı. Herkes bi karmaşa içinde. Tanışmalar falan. Bahçedeyken bir de ne göreyim.
O maymun suratlı nasıl da değişmiş. Allahım estetik mi yaptırdı acaba diye içimden kendi kendimle konuşurken bize el salladı. Evet bildiğin el salladı.
Kiloları da gitmiş zayıflamış baya. Ben içimde bunları düşünürken bi anda dibimizde bitti. El uzattı Duygu'ya. Duygu şok tabi. Ağzı tünel gibi açık bakıyo çocuğa bön bön. Sonra Bay Maymun Surat bana da el uzattı. En yapmacık gülümsememi takındım ve elini sıktım.
- Nasıl bi tesadüf bu ya? Kaç sene sonra aynı üniversitede...
Sesi iyice oturmuştu ama çok değişmemişti. Ergenken boru gibi olan sesi artık daha erkeksi çıkmaya başlamıştı. Saçları hiç değişmemiş. Yürüyüşüde. Mutasyona uğramış goril gibi yürüyo hala.
Cevap olarak " Hiç aklıma gelmezdi. Gelseydi de hemen silip atardım kafamdan" dedim
"Neden" diye sordu. Burdan sonrasının kavgaya dönüşeceğini bilen zeki arkadaşım Duygu bize Lal Cafe'ye gitmeyi önerdi. Bi şeyler içtik. Sonra o malum soru geldi.
-Senin bi sevgilin vardı ne oldu ona?
Ortamda sessizlik hakimdi. Tanıdığım bi erkek sesi
"Burada" diye cevap verdi. Arkamı döndüğümde Rüzgar tam karşımdaydı. Sarı saçlarını eliyle düzeltti. Ona aldığım T-shirt'ü giymişti. Altında en sevdiği siyah pantolonu vardı. Yeşil gözlerinin altı biraz kızarmıştı. Ağlamıştı. Ağlayınca gözlerinin altı kızarırdı.
Ağlamamak için kendimi zor tuttum. İlk kez bu kadar ayrı kalmıştık. Bi yanım boynuna sarılmak isterken diğer yanım o güzel yüzünü parça pinçik etmek istiyordu.
Hiç bişey olmamış gibi masamıza oturdu.
-Ee sevgilim beni arkadaşınla tanıştırmaycak mısın?
O gece gözümün önüne geldi. Mekandan çıkarken insanların kahkahaları kulağımda yankılandı. Bi de hiç bişey olmamış gibi masama oturuyo bana sevgilim diyo Allah'ım affetme ihtimalim vardıysa bile artık yoktu. Heran masayı kafasına geçirebilirdim.
- Aa pardon sizi tanıştırmadım değil mi Rüzgar bak bu Berkcan benim ortaokuldan arkadaşım. Berkcan bu da beni mezuniyet gecesinde tüm sınıfın önünde bi kızla öpüşüp be rezil eden iğrenç herif. Kendisi şizofren o yüzden kendini hala benim erkek arkadaşım zannediyo
Lafımı bitirirbitirmez içitiğim kahvenin parasını bırakıp masadan kalktım. Hızlı adımlarla ilerlerken tutamadım kendimi. Gözümden yaşlar süzülmeye başladı. Sonra kolumda bi el hissettim.
DEVAMI GELİCEK YORUMLARINIZI BEKLİYORUM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALPEREST
Romance4 senesini beraber geçirdiği erkek arkadaşından ayrılan ve sonra gittiği üniversitede eskiden sevdiği çocukla karşılaşan,eski arkadaşlarıyla bir araya gelen ama yakası beladan ve entrikadan kurtulmayan bir kızın hikayesi. Eylül, genç yaşında zorlukl...