Bölüm 3 | •Karar Ver• |

15K 493 32
                                    

05.06.2019

ASMİN ARSLANOĞLU

Beyninden vurulmuşa dönmek deyimi şuan halimi anlatabilecek en doğru kalıptı. Sinir hücrelerim arasında savaş çıkarken, parmak uçlarımdan saç diplerime kadar yandığımı ve aynı zamanda üşüdüğümü hissediyordum.

"Ne?" Aynı anda dökülen iki haykırış aslından olayın imkansız ve saçma oluşunu şimdiden belli ediyordu.

"Keşke bir benim de haberim olsaydı! Evleneceğimi ve evleneceğim kişinin şu" derken işaret parmağıyla beni işaret ediyordu. "Ufak kızın olduğunu bilseydim keşke!" Dedi. Kesinlikle ironi yapıyordu ve bunu burada anlayacak insan sayısının düşük olduğuna emindim.

"Sesini alçalt Boran!" Diye bir uyarı aldı babasından. Ben hâlâ şoku atlatamamış bir şekilde duruyordum. Boran'a bakınca saçlarının arasından ellerini geçirmiş sinirle soluyordu.

"Ne dersin Mirza?" Soru babama yöneltilirken hâlâ konuşamamış olmama hiçbir açıklama bulamıyordum.

"Boran'ı severim. Bilirim. İyi çocuktur. Ama evlenecek olan ben değil kızım. O ne derse o olur" üzerime dönen otuz bakışa ufak ufak baktım. Sadece o yeşil gözlerde duraksadım. Beni öldürecek gibi öfkelenmiş gözlerde.

"Tabii ki hayır! Ben bununla evlenmem!" Dedim bir anda. O kadar sessiz kalıp bir anda çıkışmamla herkes şaşırmış olacak ki kucağımda oturan Rojhat ağlamaya başladı. Yengem kucağımdan alırken dedemin kaşları çatıldı.

"İlk defa aynı şeyi istiyoruz! Bizi evlendirmek ne ?" Dedi Boran sessiz kalmaya dayanamamış olarak.

"Eğer niyetiniz torununuzu öldürmekse evlenirim. İki güne kalmaz taziyesini yaparsınız. Bizim evliliğimizden olsa olsa bir katil, bir ceset olur!" Boran sinirleri bozulmuş bir şekilde histerikçe gülerken bakışları beni buldu.

"Mümkün değil. Çocuk bu kız daha çocuk!"

"Sen çok büyüksün sanki!" Herkes susmuş bizim birbirimize girmemizi izliyorlardı. İkimizde ayakta karşı karşıya dikilmiş aramıza giren en az on beş santimlik boy farkıyla birbirmize bakıyorduk. Başka bir yerde bir aşk sahnesi olan duruşumuz, ikimiz için bir kan davası duruşuydu.

"Kesin şunu!" Dedemin sert sesiyle kanlı bıçaklı halimizden uzaklaşıp yan yan durur konumuna geldik. Daha on dakika önce evlenmek için düşündükleri kıza üzülürken, beni söylemiş olmalarının şokunu nasıl atlatacağımı bilemiyordum.

"Bu konu şimdilik kapandı, tatsız bitmesin bu gece. Daha sonra yine konuşuruz" dedi dedem sözde son noktayı koyarak.

"Daha sonra konuşulacak bir şey yok dede! Bin yıl da geçse ben bu adamla ev-len-mem!" Son kelimeyi üstüne basa basa, vurgulayarak hatta heceleyerek söylemiştim ki anlasınlar. Ama hiçbir işe yaramamıştı. Dedem sert sözlerini söyleyip beni odadan kovmuştu. İnanılır gibi değil. Onca insanın içinde beni kovmuştu. Gözlerimin yandığını hissederken ağlamadan orayı terk ettim. Çıkarken gördüğüm tek ifade Adar'ın sinsi gülüşü olmuştu.

Nefret ediyordum! Buradaki herkesten, her şeyden. Başlı başına hepsinden nefret ediyordum. Seri adımlarla terasa çıkarken bağırıp çağırmak, her şeyi kırmak istiyordum. Tutmaya çalıştığım göz yaşlarım kazandıkları zaferi kutlamak amaçlı akıp giderken yere bıraktım kendimi. Dizlerimi kendime çekerken kollarımı da dizledime sardım. Her şeyi geçtim, tek zoruma giden insanların içinde yapmasıydı. Ben kendi amcamın yanında kızılmasını kabullenemezken bana o kadar insanın içinde bağırması, rencide etmesi. Kaldırabileceğim bir şey değildi.

Nefret Masalı (Anlaşma)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin