02.12.2019
ASMİN ARSLANOĞLU
"Boran" dedim arkama dönerken. Alaz'a çabucak geçiştirme mesajı yazıp internetimi kapattım. Boran gayet sert bir şekilde bana bakarken derince yutkundum.
"Bana gerçeği söyle" yüz ifadesi sakin gibi duruyordu fakat sesi korkutucuydu.
"Şimdi şöyle" ne diyecektim ki ben şimdi buna.
"Asmin! Daha fazla geçiştirme beni!" Yerimde sıçradım ve hafifçe uzaklaştım.
"Sevgililer" dedim bir çırpıda. Boran bir iki saniye durakladı. Yataktan çıktı çabucak ve odada volta atmaya başladı. Dizlerimi kendime doğru çekerken onun sessiz sessiz söylenip odanın içinde dolanışını izledim. Bu neydi şimdi. Fırtına öncesi sessizlik alametleri miydi? Acaba bu saatten sonra ne olacaktı.
"Söylemeyecektin! Ben şahit olmasam bana anlatmayacaktın Asmin" sesinde hem öfke hem de hayal kırıklığı vardı. Bariz kırgınlığı kanıma karışıyordu sanki. Pişmanlık duygusu içimi kavrarken yerime iyice sinerek alt dudağımı dişlerim arasına alıp bıraktım. "Sana söylemiştim benden bir şey gizleme diye!"
"Haklısın haklısın! Ama ben-"
"Sen ne sen ne?! Haklı olmak istemiyorum Asmin!" Yerimden kalkmaya çekiniyordum. Karşısına dikilmek pek mantıklı bir hareket olmadığından sindiğim yerde kaldım öylece. Alt dudağım dişlerim arasında ezilmekten acımaya başlamıştı. "Zerre şaşırmadım bu olaya! Benim üzüldüğüm senin benim arkamdan iş çevirmen. Gerçi ona niye şaşırıyorsam! Sen seversin" haklı yanlarına kırıcılığını da eklerken öfkesini kontrol altına almaya çalışıyordu pek başarılı olamasada. Ama yaşadığı kırgınlığı durduramadığından kırıyordu bir yandan da. Ya ben milyon kere dolaylı yoldan ona bir şeyler söylemiştim. O anlamamış. Benim suçum ne. Ben söyleyebileceğim kadarını söylemiştim. Ne yapsaydım yani? Onları satsa mıydım?
"Ben onlar sana söylesin istedim yemin ederim başka bir düşüncem yoktu"
"İkisinin de ağzına edeceğim zaten merak etme! Onları yazdım ayrı bir yere ama sen?! Seninle ne yapacağım ben ha? Kızsam kızamıyorum, küssem küsemiyorum o kadar boktan ki gitmek istesem bile gidemiyorum! Ne halt yiyeceğim ben?" Ellerini iki yana açmış bana sorarken yanağımın iç kısmını dişledim hafifçe. Haklıydı. Onlarla konuşmama, görüşmeme şansı vardı fakat benimle yoktu. Gözünü kapattığında, açtığında, sağında, solunda her daim bir yerde ben vardım.
"Sarılabilirsin aslında" yerimden hafif doğrulurken eliyle durdurdu beni. Helal olsun yüzsüzlükte sınır tanımıyorum. Adam köpürüyordu ben sarıl diyordum.
"Otur oturduğun yerde. Hatta mümkünse uyu yoksa daha da çıldırtacaksın beni. Sarıl diyor ya?!" Son cümleyi kendi kendine söylemiş gibiydi. Bu noktaya pek takılmadan geri geri yatak başlığına döndüm. Ve istediğini yapıp kendimi örtünün içine aldım. Yan gözle hâlâ Boran'a bakıyordum. Paşa hazretleri tekli koltuğa oturmuş dizini sallamakla meşguldü.
"Boran" bir mırıltı gibi çıkan sesime aldırış etmedi. Karşılık vermedi, duymazlıktan geldi. "Uyuyamıyorum"
"Daha gözünü bile kapatmadın" ses tonu bariz bir şekilde 'suçlusun bir de hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorsun' diye laf çarpıyordu dolaylı yoldan.
"Kocamla uyumak istiyorum ben"
"Aradığın kocaya ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar dene" aradan biraz zaman geçtikten sonra ciddi ciddi yaptım bunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret Masalı (Anlaşma)
Teen FictionBen Asmin Arslanoğlu. Sevmediği, istemediği, nefret beslediği bir adamla evlenen Asmin. Ondan tiksinip en ufak dokunuşunda ortalığa ayağa kaldıran Asmin. Öyle bir değişmiştim ki bana dokunma diye kendimi ortalığa atan Asmin, artık o adamı benimse...