Bölüm 4 | •Tehdit• |

13.8K 472 40
                                    

12.06.2019

BORAN ARSLANOĞLU

Yanımda uyuyan kızıl saçlı afete son kez bakıp üzerimi giyindim çabucak. Hiçbir not bırakmadan hazır olduktan sonra çıktım. Uyandığında ufak bir şok yaşayacaktı büyük ihtimalle. Çünkü gece seviştiği adam sabah gözlerini açtığında, ne yanındaydı ne de kendisiyle ilgili bir bildiği vardı. Üzerimde dün geceden kalma spor kıyafetlerle şirkete gidip gidemeyeceğimi düşündüm. Otelde zaten duş almıştım ve bu kıyafetler en fazla iki saat üzerimde durmuştu. Ama şirkette resmiyeti tercih ettiğim için eve uğramak zorundaydım.

Işıklarda durduğumda dün geceden beri bakmadığım telefonuma baktım. Şirkete dair bir kaç mail ve Siraçtan gelen abuk subuk mesajlar. Yolda olduğum için hiçbirine tam anlamıyla bakamadım. Yeşil ışığı görmemle kendi evime doğru sürerken bizimkiler burayı kullandığımı bilmiyordu. Sadece daha ilerisi için aldığımı düşünüyorlardı. Ama ben kaçamak yaptığım günlerde giyim ve duş gibi işleri burada hallediyordum. Evdekilere de ,ne kadar inanıyorlar bilmiyorum, ufak bir yalan olarak 'evden erken çıktım' diyordum.

Kendimi evimin önünde bulunca arabayı gelişi güzel park edip hızlı adımlarla eve girdim. Tekrar duş alıp almama konusundaki kararsız kalıp, vaktimin -bugünlük- fazla olmasını fırsat bilerek tekrar rahat bir duş alıp üzerime klasik siyah bir takım giydim. Kravat takma gibi bir alışkanlığım yoktu. Beyaz gömleğimin ilk iki düğmesini açık bırakıp, kol düğmelerimi ve siyah kayışlı saatimi takınca hazırdım. Son olarak parfümümü sıkıp, siyah camlı yuvarlak çerçeveli gözlüklerimi takıp aynada kendime tekrar göz attım. Saçlarımı da düzeltip yansımama göz kırparak odadan çıktım.

Evet dağınık bir adamdım. İş ortamı hariç. Hayatımda en çok hassasiyet gösterdiğim şeylerden biri iş hayatım ve kariyerim. Bir kariyerim için bir de annem istedi diye yapamayacağım hiçbir şey yoktu.

Aslında Yasemin anne öz annem değildi. Ama hiçbir zaman üvey annem olmamıştı. Kendisine dair hiçbir şey hatırladığım rahmetli annemin yerini aratmamıştı. Beni evlatlarından da hiç ayrı tutmamıştı. Bu yönden şanslıydım. Ve çok fazla sevip, saygı gösteriyordum ona. Üzerimde olan hakkını, emeğini asla ama asla ödeyemezdim. Bu yüzden onun istekleri boynumun borcu gibiydi.

Düşünmeye kendimi kaptırmışken yüksek sesli telefon melodisi beni kendime getirmişti. Telefonumu bacak aramdan alıp cevapladım. Tek elle direksiyon hakimiyetini devam ettirirken, arabamın bluetoothuna telefonu bağlamama pişmanlığı yaşıyordum.

"Efendim dede"

"Şirkette misin?"

"Yeni çıktım şirketten, kahvaltı yapacağım" yalan. Sırf babama evden yeni çıkmış deme ihtimaline karşılık babama yalan söylediğim ortaya çıkmasın diye öyle demiştim. Şirkette biricik (!) asistanım Hande'ye tek bir mesaj atarak işimi hallediyordum. Bana ulaşamayan herkes onu arıyordu ve o da benim istediğimi söylüyordu.

"Bana gel o zaman, burada yap kahvaltını. Konuşacaklarım var!" Dedi ve kapattı. Milleti manitası bana gel diye davet eder. Ne bileyim ev boş olur falan. Beni dedem davet ediyor. Dedem! Sakin bir şekilde şirkete döneceğim yoldan u dönüşü yapıp dedemin evine gitmeye başladım. Gerçekten sadece zahmetti bu adam.

•|•

Kahvaltı sofrasının başına oturan dedem beni görünce hiç istifini bozmadı. Sağ tarafında kalan sandalyeye oturup önüme bir kaç bir şey doldurdum. Ciddi manada acıkmıştım.

Nefret Masalı (Anlaşma)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin