12.07.2019
ASMİN ARSLANOĞLU
Mardin'in kavurucu sıcağı yine saat fark etmeksizin kendini belli etmişti yine. Gecenin bir yarısı uykumdan uyanmama sebep yalnızca bu olabilirdi zaten. Terleyip enseme yapışmış saçlarımı açıp yeniden topladım. Ama bu sefer ev topuzu yaparak işimi garantiye aldım. Tam anlamıyla açılmayan uykuma devam etmeden önce su içmek için çıktım yataktan. Alışkanlık haline getirdiğim gibi ayaklarımı yere süre süre indim. Son merdiven basamaklarını inerken yerdeki karartı çekti dikkatimi. Gözlerimi ovalayıp emin olmak istedim. Bir basamak daha indim yavaşça ve o an kesin emin oldum. Karanlığa alışmış gözlerim yanlış görmüyordu. Yerde yatan biri vardı. Her ne kadar tereddüt etsem de aranın lambasına uzandım yavaşça. Korkunun ecele faydası yoktu. Korka korka da olsa lambayı açtım. Yerde başı merdivenlere taraf yatan Boran'ı görmemle çığlık atmam bir olmuştu. Evet biri olduğunu bilerek açmıştım ama yine de korkmuştum. Hem hani eve gelmeyecekti bu.
"Manyak mısın sen?!" dedim ona ilerlerken.
"Selam güzelim" dedi yattığı yerden bana el sallayarak. Onun bu hareketini görmezden geleyim derken üstüne birde kahkaha attı. Tuhaf bakışlarımı yansıtmaktan çekinmeyerek ona daha fazla yaklaşıp yere çömeldim. Burnuma gelen kokuyla kaşlarımı çattım.
"Ne içtin sen bu kadar?"
"Rakı"
"Sarhoş değilsin o zaman sadece kafan güzel" dedim alay ederek.
"Senin kadar değil" bir anda bunu söylemesi beni boşluğa düşürmüştü. Ama bunu içmiş olmasına veyahut benim onunla alaylı konuşmama karşılık söylemesine yorabilirdim. İşte sırf bu yüzden ciddiye almıyordum.
"Kalk hadi, kahve iç kendine gel"
"İstemiyorum" dedi omuz silkerken. Kırdığım bacaklarımı serbest bırakıp yere oturdum tamamen. Dizlerimi kendime doğru çekip suratımı bacağıma yasladım. Çok uykum vardı ama ben Boranla uğraşıyordum.
"Boran gece gece senle uğraşamam, seni burada bırakıp giderim. Sabaha felç olup uyanırsın"
"Mantıklı konuşuyorsun he bazen"
"Sağ ol bay ego. Kalk hadi artık" elimi bana doğru uzatıp onu kaldırmamı bekledi. Eline bakıp güldüm ve önce ben kalktım yerimden. Uzattığı elini tuttum. Avuçlarının sıcaklığı kanıma karışırmışçasına içime işlerken kendime gelip onu kaldırmaya çalıştım. Ama o hiç yardımcı olmadığı için kaldıramadım. Şu kocaman cüsseyi nasıl kaldırabilirdim ki. Oflayıp elini bırakacakken o elimi bırakmadı ve yerden kalktı. Dengesini sağlaması için kolunun altına girmek istedim ama o benden önce davranıp elini omzuma atarak beni kendisine çekti.
"Odaya çıkalım mı? Ben kahve istemiyorum" dedi mızmız bir çocuk edasıyla.
"İçmeden kendine gelemezsin" dedim mutfağa doğru dönerken.
"Hayır diyorum!" bana bağırmasını beklemediğim için şaşırmış ve az da olsa kırılmıştım. Ona yardımcı olmak için yapıyordum. Sinirime hakim olmaya çalışarak önden yavaş yavaş yürümeye başladım. Şeytan bırak git ne hali varsa görsün dese de insani yanım belki birazda bağırmasının acısını çıkarmak isteyen yanımla onu tek bırakmamaya karar verdim.
"Pişt! Baksana kız" ona cevap vermedim ve beklenmedik bir anda belimi kavramasıyla geriye yalpaladım. Tırabzana tutunmamış olsak düşebilirdik. Sırtımı göğsüne yasladı. Belimdeki tutuşu derinleşirken burnunu boyum hizamda hissettim.Saçlarımı mı kokluyordu? Yutkundum hafifçe.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefret Masalı (Anlaşma)
Teen FictionBen Asmin Arslanoğlu. Sevmediği, istemediği, nefret beslediği bir adamla evlenen Asmin. Ondan tiksinip en ufak dokunuşunda ortalığa ayağa kaldıran Asmin. Öyle bir değişmiştim ki bana dokunma diye kendimi ortalığa atan Asmin, artık o adamı benimse...