Bölüm 16

4.9K 286 144
                                    


Marinette'in nefesi düzensizdi ve sakin değildi. Gözyaşları yanağından tıpkı bir şelale gibi yuvarlıyordu. Saçı tamamen dağılmıştı ve alnından ter akıyordu.

"Bu sadece bir rüyaydı" diye bağırarak ağladı.
"Sadece bir rüyaydı."

Ama bundan emin değildi. Daha önce Kedi bunu bir kere yapmıştı. Açıkça olan bir şeyi rüya olduğunu düşünmesini sağlamıştı.
Telefonunu komodinin üzerinden hızlı bir şekilde aldı ve annesinin telefon numarasını bulur bulmaz aradı.

"Aç Anne, aç." Sessiz çığlıklar atıyordu. Üçüncü bip sesinden sonra annesi hala cevap vermezken Marinette  daha fazla endişelendi.

"Mari, canım? Saat sabahın ikisi."-diye Sabine sonunda cevap verdi.

"Bir sorun mu var?"

Marinette ağlamaya başladığı sırada omuzlarından sert bir yük düşmüş gibi hissetti. 

"Tatlım, sorun ne?"

"İyiyim anne. Sadece bir kabus," dedi Marinette.

"Eğer bir şeye ihtiyacın olursa ben buradayım." Sabine, Marinette göremediği halde kızına gülümsedi.

"Sen ..- Sen ve babam iyi misiniz?"-diye sordu Marinette.

"Biz iyiyiz. Baban burada yanımda horluyor" diye Sabine kızına güvence verdi.

"Tüm bilmem gereken buydu." Marinette içini çekti.
"Seninle sonra konuşuruz anne."

Hat kesildiğinde,Marinette abartıyla  içini çekerek yine yatağına girdi.
 "Bunun sadece bir rüya olduğuna sevindim."

Ama yinede uyuyamadı, bu yüzden bir fincan kahve yaparak  televizyonun önüne oturdu. Yine de televizyonu açmadı. Rüyalarının tüm ayrıntılarını inceledi.

Kara Kedi bu kadar kötü olabilir mi? Ne de olsa o bir katildi. Acımasız bir katil. Ve bir suçlu.
Ve onu reddettiğinde doğru bir şey yapmıştı.

Değil mi?

Kafası berbat derecede karışıktı ve saate baktığında sabahın dördü olduğunu anca fark etmişti. Uyuyamıyordu, sandalyeye oturmadan önce balkonda yürüdü ve gece gökyüzüne baktı.

Caddeye baktı ve onu izleyen bir adam gördüğünde gözleri genişledi, fakat takip eden sadece gölgelere gizlendi. Sadece bir an için görünmüştü. Muhtemelen bunu kendisi hayal ediyordu.

Beyni yorgundu, bir şeyler görmesi mümkündü.

Bir fincan kahve uyanık kalmasına yardım edecekti. Masasına oturarak bir eskiz defteri açtı ve geçen hafta çizdiğine dokunmadı. Boş bir sayfada açıp bir anlığına ona baktı.

Etek ve kapüşonlu çizmeye başlamadan önce bir kalem aldı. İkisi de siyah ve yeşildi, Adrien'in kıyafeti ve gözleri ile aynı renkteydi. Onun hakkında düşündüğünü bile anlamamıştı. Sadece çizmeye devam ediyordu. Eskiz tamamlandığında, ihtiyaç duyduğu malzemeye sahip olduğunu anladı. Siyah ve yeşil.

Bununla birlikte dikiş dikmeye başlarken gülümsedi, aynen çizdiği gibi muhteşem görünmelerini sağladı. Bu sırada dışarının aydınlandığını  gördü, ama öğlen olduğunun farkında bile değildi.

Etek yeşildi ve kenarında siyah pençe izleri vardı. Kapüşonu siyah ve onun için biraz büyüktü, ama eteği ile eşleşiyordu. Kedi kulakları ve pençe izleri şeklinde küçük bir cepleri vardı.

İşi bittiğinde, onu ne kadar özlediğini anladı. Bu kediciğin kendisinin kalbine gitmesi mümkün müydü? Başını salladı, bu mümkün değildi. Asla bir suçluya aşık olmazdı.

Kapüşonlusu ve etekle, tozluk kaplı yeşil bir tişört yapmak için çalışmasına devam etti. Ayrıca kıyafetinde harika bir iş çıkartabilmek için siyah ayakkabılar hakkında da düşündü. Marinette aynaya baktığında Adrien'in ceketini giyerken ne kadar ayrıntıya gittiğini anladı.

Onu itiraf etmese bile tahmin ettiğinden daha çok özlüyordu. Etrafında her zaman çok mutlu görünen yeşil gözlerini özlemişti, hiç dokunma şansı bulamayan kabarık sarı saçlarını özlemişti. Sevimli gülüşünü ve öptüklerinde dudaklarının senkronize olma şeklini özlemişti.

Neden böyle hissediyordu? Bu bir suçlu için hissetmesi gereken bir şey değildi. Ancak, kendisine kaç defa onun bir suçlu olduğunu hatırlattığı önemli değildi, kendisini özlemekten vazgeçmesini sağlayamıyordu. Ondan kaçmış gibiydi, ama dikkatli olmadığında, kalbini ele geçirdiğini anlamıştı.

Ama ne tür bir canavar olabileceğini hatırladığında, titremeleri omurgasından aşağıya doğru yayıldı. Böyle olması mümkün müydü? Kendisini duvara nasıl ittiğini ve onu tehdit ettiğini hatırladı. Kendisi olmasa ailesinin yaşamasına izin vermeyeceğine nasıl söz verdiğini hatırladı. Sonra bunun kendisinin rüyası olduğu ortaya çıktı. Bu gerçekten olacak mıydı? Sadece bir rüya mıydı yoksa gerçekten böyle bir şey yaptı mı? Derin bir nefes aldı ve nefesini sabit tutmak için gözlerini kapadı.

Kapüşonlu elbiseyi çıkarmaya çalışırken dudaklarını ısırdı, ancak kapıyı çaldığını duyunca durdu.  Marinette'nin kafası karıştı. Kapıyı çalan ailesi miydi yoksa Alya mıydı? Fakat Alya'nın Nino'yla bir randevusu vardı ve ailesi fırında meşguldü.

Hiçbir şey görmese bile anahtar deliğinden dışarı baktı. Kapıyı dikkatlice açtı ama kimseyi görmediğinden içini çekti. Marinette kapıyı tamamen açtığında arkasında kimseyi açığa çıkarmadı.

Ama paspas üzerine bir mektup vardı. Mektubu dikkatlice alarak okumaya başladı.

'Sevgili prenses,

13: 30'da, 13: 30'da Eyfel Kulesi'nde buluşalım. Yalnız gel ve bunu birine anlatırsan sevdiğin biri ölür.

sevgiler,

Kara Kedi xx'

Saate bakarken yutkundu. Saat 13.15 (1.15) idi ve oraya ulaşmak için yeterli zamanı vardı. Gerçekten sevdiği birini öldürebildi miydi? Bunu yapar mıydı? 

Ne giydiğini unutarak düşünmeden Eyfel kulesine doğru koştu ve tanıdık sarı saçlı erkeği aramaya koyuldu. Ama aniden birinin arkasından yaklaştığını ve ağzına bir elin kapanmasını hissetti.

"Çığlık atarsan boynunu kırmaktan çekinmem."

Bir şey tam olarak açıktı; 

Bu, Adrien'in sesi değildi.

----------------------------------------------------

KIDNAPPED- Kaçırılmış. (TR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin