Bölüm 14

5.1K 291 122
                                    


Marinette Kedi'in onu nereye götürdüğünü bilmiyordu, dürüst olmak gerekirse biraz korkmuştu. Tekrar trafik sesini duyduktan kısa bir süre sonra Paris'te olduklarını fark etmişti.

Biraz sonra durduklarında, Marinette gözlerindeki bandı çıkarmaya çalıştı, ama Adrien onu durdurdu.

"Henüz değil prenses"

Bu yüzden arabadan çıkamadı çünkü kapı kolunu bulamadı. Kapının kilidinin açıldığını duyduktan sonra güçlü eller onu kaldırdığında, Kedi kendisine biraz yakın olduğu için kendini biraz rahatsız hissetti, ama bunu göstermemeye çalıştığında genç erkek bunu anlamış ve bunun için çok kötü hissetmişti.

Genç kız yürümeye başladıklarını hissettiğinde bunun uzun bir yürüyüş olmadığını anladı. Asansörde olduklarını bile hissediyordu ve sonunda asansör durduğunda indiler.

Marinette battaniye ve önünde bir piknik sepeti görmeden önce, gözleri açıldığında birkaç kez göz kırptı. Lanet olsun Eyfel kulesindeydiler.

"Ne ..- Bu nedir?"

"Yaptıklarımı telafi etmek istedim, bu yüzden bunu hazırladım" dedi Adrien.
"Ve umarım beğenirsin."

Marinette genç erkeğe gülümseyerek, elini tutmasına ve battaniyenin üstüne oturmasına izin verdi. Manzaraya baktı ve buharikaydı. Hiç bu kadar yüksekte olmamıştı

"Teşekkürler Adrien," diye gülümsediğinde Adrien da ona gülümsedi.

Zaten geceydi, bu yüzden ışıklar açık ve şehir tamamen aydınlıktı. Marinette genç erkeğin kendisine baktığını fark ettiğinde kızardı.

"Ne? Yüzümde bir şey mi var?"

Adrien yaklaştı, ama bu sefer Marinette ondan uzaklaşmadı.

"Hayır, sadece güzelliğine hayranım"

Bu sefer genç kız daha da kızardı. Zaten yüzü tamamen kırmızıydı, bu yüzden aşağı baktı.

"Bak Mari, o zaman seni korkutmak istemedim" -diye kötü hissetmeye başladı.

"Daha yeni kendime geldim, çünkü ailem hakkında konuşmak, yapmaktan hoşlandığım bir şey değil."

"Ben de üzgünüm," diye Marinette iç çekti. "Seni çok zorladım."

"Prenses, kendimi suçlama." -diye Adrien sevdiği kızın hafifçe çenesini tutup kendine doğru çevirdi. "Lütfen,"

Burunları dokunuyordu ve genç erkeğin dudaklarına çarpan sıcak nefesini hissedebiliyordu. Ama ona dokunmadan önce ayağa kalkarak hemen Adriendan uzaklaştı. "Üzgünüm, yapamam"

Adrien, iç çektiğinde çaresizce ona baktı. "Yapamam, Adrien, özür dilerim"

"Neden olmasın prenses? " - diye Adrien sordu.

"Çünkü biz tamamen farklı insanlarız! Sen bir suçlusun ve ben sadece bir şey için başını belaya sokmayan normal bir kızım. Seninle ya da senin etrafında olamam, sadece normal bir hayat yaşamak istiyorum, normal bir erkek arkadaş ve aile bulmak istiyorum. Beni seviyorsan, bırak gideyim."-diye Marinette ağladı. Orada. Ona başından beri canını sıkan her şeyi anlattı.

Adrien'in yumruklarını sıktığını gördü, ancak yüzünü göremiyordu, genç erkek zemine bakıyordu ve saçları yüzünü örtüyordu.

"Ve söz veriyorum, senden ya da çeteden asla kimseye bahsetmeyeceğim, sadece lütfen, ..-" diye Marinette korkarak konuştu.

"Git" diye Adrien mırıldandığında, Marinette garip bir şekilde ona baktı.

"Git, fikrimi değiştirmeden önce."

Bununla Marinette hemen asansöre doğru koştu, kalbini Adrien'ın elinde bırakarak. Kendini kötü hissediyordu ama bir keresinde hayatı pahasına mücadeleye kalktığı için harikaydı.

Gemç erkeğin kendisinin gitmesine izin vermesine şaşırmıştı.

"Niye?" içini çekti. "Neden gitmeme izin verdi?"

Marinette onu geri almadığı için üzgündü. Onu istemiş miydi? Onunla olmak istemiş miydi?

Eve doğru koşarken ağladı. Dairenin anahtarı hala beyaz şortunun cebindeydi, ama kapının yanında bir yere bir tane daha saklandığını biliyordu. Sadece onun bilmesini istememişti.

"Paspas?"

Hemen paspasın altına baktı. Hayır, anahtar orada yoktu. Kapının yanında bazı bitkiler vardı, bu yüzden oraya yönelerek baktı. Ve anahtarı bitkilerden birinin toprağına gömülü halde bulunca rahatladı.

Marinette kapının kilidini açtı, içeri girdi, sonra tekrar güvenli bir şekilde kapıyı kilitledi.

Doğru şeyi yaptığını bildiği halde neden bu kadar yanlış hissediyordu? Mutfakta masaya bıraktığı telefonunu aldı ve çok fazla cevapsız çağrı olduğunu gördü. Bir kısmı ailesinden, diğerleri Alya'dandı.

İlk önce Alyanın numarasını çevirdi ve aradı.

"MARINETTE DUPAIN-CHENG! SEN HANGİ CEHENNEMDESİN?"- Alya'nın sesi endişe ile doluydu.

"Hey, gerçekten üzgünüm, cevap verecektim ana telefonumu bir yere bıraktım ve sessiz kaldı, bu yüzden duymadım" -diye arkadaşına yalan söyledi.

"Ah, ..- Nino senin bir oğlanla birlikte olduğunu söylediğinde ona inanmadım. Sebebiyse seni çok iyi tanıdığımdan çok daha inandırıcıydı." -dedi Alya sitemle. En iyi arkadaşı iyiydi.

"Beni ailemi de aramam gerekiyor, bu yüzden seninle sonra konuşacağım."

Marinettr aramayı bitirdi annesinin numarasını çevirdi.

"Merhaba anne," diye annesini selamladığında Sabine endişeyle cevap verdi.

"Nihayet aradın. Endişeliydik, çünkü vardiyan için gelmedin."

"Ah, çok üzgünüm! Açacaktım ama telefonumu kolilerin arasında kaybettim. "-diye Alyaya söylediği aynı bahaneyi kullandı.

"Bu zaten hepsini açtın anlamına mı geliyor? Tom ve ben o zaman yarın geleceğiz." Sabine, Marinette'in gözlerinin belermesini sağlayan cümleyi söyledi.

Hiçbir koliyi açmamıştı!

"Evet, kulağa harika geliyor! Yarın görüşürüz o zaman."-diye Aramayı bitirdi, sonra dairenin etrafında dönerek saatine bakarak panikledi.

Saat sekiz olmuştu ve bu da Marinette'in tüm kolileri açmak için bütün geceyi uyanık geçirdiği anlamına geliyordu.

"Bunu yapabilirim. Bunu yapabilirim." Oturma odasındaki bütün kutuları açmaya başladığında içini çekti.

"Adrien aklımı başımdan alacak. Bunu yapabilirim."

Saat sabahın altısınds sonunda hepsini bitirmişti. Pijamalarını giyerek yatağına dalarak gözlerini kapadı.

Sadece bir dakika geçtiğine dair yemin edebilirdi ki, biri kapıyı çaldı. Yorgun bir şekilde saate baktığında sabah on olduğunu gördü. Dört saat uyumuştu.. Onun için iyiydi.

Kendini kapıya sürüklediğinde yorgunca kapıyı açtı.

"Doğum günün kutlu olsun!"

------------------------------------------------------

KIDNAPPED- Kaçırılmış. (TR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin