13)"Huzura mola verdim."

219 16 0
                                    

Uzun bir süredir görmediğim tanıdık bir yüz. Yüzleri unuturdum ama kokuları asla!

Traş kolanyası gibi kokan bir parfüm. Mentollü gibi, hoş bir sarhoşluk veriyor insana..

"Emre!" Şaşkındım Emre dedim.Emre gelmişti. Tabi ya bunu nasıl da hesaba katmamıştım. Emre ve Ebrar...Eski sevgili..

Eski sevgili ama okul için ara verilmiş bir aşk bu. İkisi deliler gibi seviyor birbirini.. Hiç bir kelime duymadan boynumda güven dolu bir sarılma hissettim. Sımsıkı bir sarılma..Sımsıkı...

"Abicim."

"Deniz, çok özledim seni..Gittiğinden beri akşamları kimse benimle yürüyüşe gelmiyor.. Sahil yolunu unuttum. Göbekte aldı başını gidiyor..Nerede o baklavalı abin."

Bu sefer gerçekten kahkaha attık birlikte. Baklava ve Emre? Bu kuru kepçe Emre'den mi bahsediyoruz? Biraz göbek yapmışta bir şeye benzemiş. :))

"Ben de seni özledim Emre hemde çokkk."

"Annem perişan halde Deniz, gerçekten çok üzgün. En azından bir kez görmek istiyor seni."

"Hayır Emre, kararımı verdim ben. Gerçek ailemin yanına yerleşeceğim.Hasreti bitireceğim."

Gerçekten böyle mi düşünüyordum? Bu bana iyi gelirmiydi? Eminmiydim?

"Bir bardak su verirmisin Deniz."

"Tabi." Suyu doldururken bir yandan yatsı ezanının okuduğunu duyabiliyordum.Zil çaldı.

"Ben bakarım." dedi ve Emre kapıya yöneldi. Bende elimde ki bardağı orta sehpanın üzerine bıraktım. Bir an düşündüm şimdi Ebrar gelmiştir bunlar dayanamaz barışırlar en iyisi bunları yanlız bırakayım.

"Kimmiş?"

"Bilmiyorum henüz aşağıdaydı. Otomatiğe bastım gelir şimdi."

Bir an önce çıkmalıydım evden zaten hazırdım da akşam ezanı okurken gelmiştim eve.Üzerimde dap dar bilekte biten koyu lacivert bir kot pantolon ve onun üzerinde de beyaz kısa kollu kolları üç kez katlanmış bebe yaka keten bir gömlek vardı. Saçlarımda omuzlarıma düşmüş. Beyaz babetlerim ve çantam kapının girişindeki vestiyerin üzerindeydi. Ebrar geldiği gibi kaçıp gidecektim bir bahaneyle.

Asansörün kapısının kapandığını duydum..Kimdi bu içeriye giren çift Sevil ve Hakan mı? Gül ve Melih mi?

Başımdan aşağıya dökülen kaynar sular tenimi kemiklerimden ayırmaya başladı.Çektiğim acı ses tellerime kadar aktı..

"Siz..Sizin burda ne işiniz var? Defolun evimden!."

"Dinle kızım."Kapıya doğru bir adım attım ve Melih bey kolumdan tuttu.

"Anneni din.."

"Annem değil o benim o yanlızca yalancı bir yabancı.. Sanma ki faturayı ona kesiyorum sen ondan çok daha suçlusun. Benim hayatımı çaldınız. Ne yanii annem gerçeği öğrenip beni bulmasa yıllarca iki yabancıya anne ve baba dememe ses çıkartmıyacak mıydınız? Üstelik sizin başka bir çocuğunuz daha vardı. Ama ben annemin tek çocuğuydum..İğreniyorum sizden!"koşarak çantamı aldım ve ayakkabılarımı giydim.

Sanki annemin tek çocuğu olmasam sonuç değişecekti.Sinirden aptalca konuşuyordum işte..

Gül arkamdan bağırıyordu.

"Ölüyorum helallik almaya geldim. Dinle lütfen çaldığım hayatını geri vermeye geldim."

İstanbul'un sokaklarında yok olmaya bıraktım kendimi.. Ağlayarak tahminimce 40-45 dk. yürüdüm. İçeriden canlı müzik sesleri geldiğini duyduğum bir loş bara girdim. Kareoke...Bir çok kişi dizilmiş sıra bekliyordu. Görevlinin kulağına eğildim bir şarkı ismi söyledim..Sahneden inenlerin yerine büyük bir çeviklikle atladım. İtiraz seslerini duyabiliyordum. Çantamı ve ayakkabılarımı bir köşeye attım. Bağdaş kurup yere oturdum. Sanki konser alanı gibi yüksek olan sahneye oturduğum da bir kaç kişiyle göz göze geldim.. Saçlarımı önce önüme sonra kulaklarımın arkasına attım. Artık çiğ köfte yoğurmaya hazırdım. Neşeli bir günümde olsam denemeye değerdi..

"Bir Kez Olsun Gülümse "Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin