Ezgi'den...
Kafama inen yastık ile araladım gözlerimi. Başımda sinsi bir şekilde sırıtan abim vardı.
"Sen hep böyle uyur musun ?"
Gözlerimi devirdim. Uyurdum tabi. Hem ruhen hem de bedenen yorgun hissediyordum kendimi. Her seferinde uykuya teslim ettim yorgunluğumu. Ama geçmedi tabi orası ayrı.
"Napayım abi ? Zil takıp oynayayım mı ?"
Yarım ağız sırıtarak yatağa girdi ve gıdıklama seansı başladı. Eskisi gibi...
Gülmekten konuşamıyor, hatta zor nefes alıyordum.
"Abiiii... Yaa... Dur ne olur ... Abi ya ..."
O da nefes nefese kalmıştı. Çocukken çok yapardık bunu.
"Artık erken uyan. Erkenden yüzünü göreyim olur mu ?"
Şimdi anlamıştım. Bunca yıllık hasretini dindirmeye çalışıyordu.
Haklıydı.
Doğruldum yatakta , ellerini sımsıkı tuttum .
"Seni asla bırakmayacağım abi. Eskisi gibi yine beraber olacağız. Her zaman !"
"İnşallah benim minik prensesim !"
O sırada kapı açıldı ve bir adet İrem kafası uzandı içeriye. Bedeni kapının ardında kafası ise burada..
Tamamen girse ne olacaktı sanki ?
"Kahvaltı hazır minnoşlar ! Hadi bakayım kalkın ! O popolarınızı büyütmeyin daha fazla!"
Bu sefer yastık atan ben oldum. İrem'in tam kafasına. Ee zaten şuan tek kafası var.
" Sen. Bana. Yastık. Hee. Hain domdom kuş!"
Tüm kelimelere tek tek bastırmıştı.
Yerdeki yastığı alarak o da bize attı. Ve kendimizi bir yastık savaşının içinde bulduk. Eskisi gibi...
Bu sefer içeri dalan Handan teyze olmuştu.
"Ortalık mahvolmuş ! Ne oldu savaş mı çıktı ? Burayı toplamadan gelmeyin sakın ! Burak oğlum gel sen."
Abim sinsi bir şekilde sırıtarak bize öpücük atıp gitti.
İrem ile göz göze geldiğimizde kahkahalar atmaya başladık.
Özlemiştim. Eskisi gibi gülmeyi , eğlenmeyi çok özlemiştim...
.......
Cenk ile buluşacaktık. Sevgili gibiydik ama olmayabilirdik.
Değişik bir durum içindeydik.
Tam hazırlandım evden çıkıyordum ki Çağrı bağırdı arkadan , "nereye minik kaçak?""Cenk ile buluşacağız "
Yüzünü buruşturdu.
"Allah sabır versin şimdiden" diyerek elini sallayarak geri döndü odaya.
Ben ise güle güle dışarıya attım kendimi. Hava sıcacıktı. Resmen fırına girmiş gibi hissettim kendimi.
Kulaklığımı taktım, ve Cenk'in bana gönderdiği şarkıyı açtım.
Sesi kulağıma dolduğu an , Müslüm Gürses olduğunu anladım. Nilüfer şarkısını atmıştı. Ara sıra abim ile dinliyordum ama hiç Cenk dinlediği için dinlememiştim.
Bu şarkıyı atıp altına , "Bir gün seninle beraber dinleyelim" yazmıştı.
Bu galiba özel bir şeydi. Mutlu etmişti çünkü bu cümle beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLATONİK
Romansa"Ne bakıyorsun öyle ? İlk defa mı erkek gördün hayatında?" diye sordu. O soru o an hiç beynime ulaşamadı. Gözlerim büyülenmiş gibi kitlendi o harika ötesi gözlerine. İçimden bir şey koptu hissettim. Canım acıyacaktı sanki de yer hazırlıyor gibiydi...