2.1

2.4K 307 415
                                    


⚫⚪⚫

Oturduğum yerde gözlerimi etrafta gezdirdim, hiç bir değişiklik yoktu.

Benden başka tabii, ben kendimi eskisi gibi hissetmiyordum. Ölsem veya yaşasam fark etmiyor düşüncesi kafamdan silinmişti ve nasıl mutlu olabileceğimi yaşayarak anlamıştım.

“Normalde iyi idare ettiğini düşünüp sana karışmayacaktım.” Yakınımdan gelen sesle kendimi atabileceğim kadar uzağa attım “Ama sen şansını çok zorladın Donghyuck.”

Gözlerimi anında ona doğru yöneltirerken sinirli bakışlarım odağını bulmuştu.

“Bana bunu neden yapıyorsun?” Gevşek bir ifayle koltuğa oturup bacak bacak üstüne attı “Seni rahat bırakmak isterdim,öyle de yapacaktım.”

Bu sefer kaşları çatılmıştı “Ama senin yaptığın hataları gördüm ve buna göz yumamazdım.” Odanın bir ucundan gözlerimi ona dikmiştim ve açıkça konuşmak gerekirse korkuyordum “Ben bir hata yapmadım.”

Alaylı bir gülüş attı “Bir avm'nin tuvaletinde bir oğlanı duvara yaslamış öpüyordun Donghyuck.” Yüzü bu sefer yine sertleşmişti “Öyle değil miydi oğlum?”

Oğlum demesiyle gözlerimi sımsıkı yumarken kafamı biraz daha duvara çevirdim, onu görmek istemiyordum.

Anlık gelen cesaretle ona döndüm “Bu beni kötü biri yapmaz.”

Aklıma Mark'a onu öpmek istediğimi söylediğim gün ve onun bana dedikleri gelince hemen cevap vermiştim.

Gözlerimi kapatınca hâlâ onun büyük bir özenle her dakika havalandırdığı  odasında ve yumuşak yatağında uyuyor gibi hissediyordum.

“Ne yaptığın umrumda değil.” Hızlıca üst üste konulsa benim boyumu geçecek dosyalarından birini aldı.

Mavi ve üzerinde italik bir şekilde Hyun Su yazıyordu.

“Onda ne hata yaptım biliyordum ama sende bilmiyorum.” dedi fazla düşünceli bir şekilde “Kimde?”

Sorduğum soruyla kafasını kaldırırken bana söylemek ve söylememek arasında kalmış gibiydi “Abinde.”

Gözlerim büyürken farkında olmadan ona biraz yaklaşmıştım “Benim abim mi var?”

“Vardı.” dedi gayet sakin bir şekilde “Ama öldü.”

Başımdan aşağı kaynar suların döküldüğünü hissetmiştim, bu aileden hayatta kalan tek kişi bu adam ve ben miydik yani?

“Ona ne oldu?” Omzunu silkip dosyayı geri yerine bıraktı bu sefer de benim adımın yazılı olduğu bir dosyaya uzandığını görmüştüm.

Onların içinde ne yazdığını çok merak ediyordum “Senin gibi değildi uysaldı.” derken sanki beni korkutmak istermiş gibi bakıyordu, delirmiş olduğunu gözlerinden anlıyordum.

O kesinlikle normal değildi. “Ama güçsüzdü ve dayanamadı.”

“Neye dayanamadı?!” Sesim yüksek çıkınca kendimi frenlemeye çalıştım, Mark ile konuşana kadar hiç bir şeyi mahvetmemem gerekiyordu “Alışık olmadığı etkenler, özellikle güneş ışınları.”

“Peki ya ben?” Ondan öğrendiğim şeylerin doğru olup olmadığını bilmiyordum ama ne kadar çok şey öğrenirsem o kadar fazla yararı dokunurdu “Sende önlemlerimi daha öncesinden aldım.”

“O yüzden her ay benden kan alıyordun.” Hiç bir şey demeden kafasını sallayıp önündeki sayfayı çevirdi “Ben her şeyi kusursuz yapmışken nasıl bozduğunu anlamıyorum.” dedi hızla.

how to train your donghyuck | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin