Kitabın sonu hâlâ belli değil bu arada. Angst veya değil daha karar veremedim.⚪⚫⚪
“Efsaneyi ünlü Latin şair Ovidius anlatmaktadır.” Çadırın içinde ama denizi görebilecek bir şekilde oturuyorduk, daha doğrusu o oturuyordu ve benim başım onun dizlerindeydi “Kıbrıslı bir heykeltıraş olan Pygmalion, fildişinden bir heykel yontar, bir kadın heykeli.”
Yarım yamalak hatırladığım efsaneden emin olmadığım halde kafamı biraz kaldırıp Mark'a baktım “Pygmalion bütün kadınlardan nefret ediyordu öyle değil mi?”
Mark elindeki kitabı biraz aşağı indirip başını onaylar anlamda salladı “Ama daha sonra kendi yonttuğu kadına aşık oldu.”
Okuduğu parça anında ilgisini kaybettirirken sırtımı yine ona döndüm “Saçmalık.” dedim kucağımdaki yastığa iyice sarınırken “Sonra ne olmuş?”
“Sevgilisinin kusuru soğuk ve cansız olmasıdır, düşlerinde sık sık onun canlandığını görmeye başlar.” Gülmekten kendimi alamadım, hoşuma gitmemişti neredeyse bir kitaba sinirlenecek hâle gelmiştim.
“Uzaktan olayları izleyen aşk tanrıçası Venüs de büyük bir iyilik yaparak heykeli canlandırır.” Ne kadar ilgim olmasa da merakım devam ediyordu “Ve evlenirler.”
Mark okuduğu kitabı kapatıp yanıma koyarken elime bir kahve bardağı tutuşturdu aynı kendi elinde tuttuğu gibi.
“Neden saçma olduğunu söyledin?” Ellerimi kahve bardağının etrafına sarıp ısınmaya çalıştım, üzerimde şişme mont olmasına rağmen biraz üşüyordum “Herkes kendi oluşturduğu şeye aşık olabilir.”
“Sanmıyorum.” dedi gülerek, öylesine konuşurken bile beni incitmemeye çalışıyordu “Sonuçta tüm özellikleri senin istediğin gibi oluyor.”
Onun sakin tavrına karşın ben bir münazara hararetinin içerisine çoktan girmiştim “Önemli bir insanı her şeyiyle sevmek değil mi?”
“Bende değiştirmek istediğin hiçbir şey yok mu mesela?” Mark olayı hemen kendi üzerine çektiğinde gülmemi tutamasam da kahvemden bir yudum aldım “Yok.”
“Ne demek yok?” Mark'ın gözleri sonuna kadar açılmışken ben gayet rahattım, bugün niye bu kadar zıttık biz “Yok işte.”
“Seni aldattım.” dedi inanmaz bir şekilde “Bunu bile değiştirmek istemez miydin yani?”
Hırsla sorduğu soruyu ağzından kaçırmış gibi kafası hemen önüne düşünce ellerini yüzüne kapatmıştı “Donghyuck ben.”
Kendini açıklamasına izin vermeden yan yattığım dizlerinde yüzümü ona bakacak şekilde döndüm “İstemezdim.”
“Çünkü o zaman gerçek olmazdı Mark.” Kemikli parmaklarım onun çenesini bulduğunda biraz havaya kaldırdım “Ve ben gerçekleri severim.”
Çadırımız denize dönük olduğu için tekrar memnun olmuştum, kimse çadırın içini göremiyordu.
“Hiçbir zaman her şey mükemmel olamaz.” Bu kendime çok uzun zaman önce zorla kabul ettirdiğim bir şeydi “Ben seveceğim birini istiyorum her istediğimi yapacak birisini değil.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
how to train your donghyuck | markhyuck
Fanfic"Ona birinin yardım etmesi gerekiyordu ve şüphe yok ki ihtiyacı olan yardım Mark Lee tarafından gelecekti." #1jaehyun #1doyoung #1donghyuck #1taeyong #1renjun #1taeil #1jaemin #1johnny #1winwin #1jeno #2nctu #2nct127 #3nct