3.8

2K 235 203
                                    


⚪⚫⚪

Ellerim neredeyse artık titrerken hızla onları cebime soktum.

Otobüse artık binmemiz gerekiyordu ama valizler yerleşene kadar Mark ve Yukhei'in yanında kalmayı tercih etmiştim. Mark önce bizim valizlerimizi koyduktan sonra Yukhei'in içini tıka basa doldurduğu valizi de yerleştirip derin bir nefes aldı.

Yorulduğunu buradan bile fark edebiliyordum, neredeyse hiç uyumamıştı. Sabah alarmın çalmasına kırk beş dakika kalmışken yatakta bir çökme hissetmiş ve Mark'ın yattığını anlamıştım.

Ne yaptığı da belli değildi, ya ders çalışıyor ya da benim eskiden kaldığım odada uzunca bir süre vakit geçiriyordu. Odada ne olduğunu merak etsem bile o içeride olmadığı zamanlar kilitli oluyordu ve Mark içeri girmeme izin vermiyordu.

Neler yaşadığımızı ele alırsak telaşlanmam, benden kötü bir şey sakladığını düşünmem normal olurdu ama aksine bu konuda rahattım.

"Üşümüşsün." Mark farkında olmadan cebimden çıkardığım ellerimi avuçlarının arasına alıp sıcak nefesini üflediğinde düşünmekten vazgeçip yüzümde bir tebessümle ona döndüm "Çok üşümedim."

"Bu aralar çok üşüyorsun." Mark otobüse binmemi bekleyip arkamdan binerken bir yandan benimle konuşmaya çalışıyordu "Normalde çok sıcak olurdun."

"Havalar soğuk." Dediğim şeyi mantıklı bulmuş olacak ki gülerek boş gördüğü ikili koltuğa oturmamı işaret etti "Çok zekisin yine."

Böyle etkinliklere üniversite dışından kayıt yaptırılabiliyor muydu bilmiyordum. Tanımadığım insanlarla olmak beni gerer diye düşünmüştüm ama kimse beni umursamıyor gibiydi.

Bizim için ayarlanan fazla büyük otobüste çoğu zaten anında uyumaya başlamıştı, geri kalansa aralarında basit sohbetler döndürüyordu.

"Açıkçası sever misin bilmiyorum Donghyuck ama." Mark gözlerini yine benden kaçırarak elini cebine attığında ne çıkaracağını tahmin edememiştim, şahsen benim ceketimin cebinde yine defterim vardı.

Ona daha kolay ulaşıp hiçbir şeyi kaçırmadan hepsini not almak için yakınımda taşınıyordum.

"Ben sana bunu vermeyi düşünüyordum." Cebinden çıkardığı kolyenin ilk başta çiçek kısmı gözümü aldığında nefeslerim heveslendiğimden dolayı sıklaşmıştı "Gerçekten mi?"

Yukhei'in sesli bir nefes verdiğini ve ardından güldüğünü duydum "Hayır Hyuck." Mark'ın konuşmasını beklerken Yukhei'in konuşması sinirimi bozunca gözlerim istemsizce kısılmıştı "Şaka yapıyor çocuk, tabii ki bana verecek."

Mark arkasını dönüp elindeki çantayı Yukhei'e geçirdikten sonra bana geri döndü, anın ciddiyeti ne kadar kaybolsa da yine düşünemiyordum.

"Beğendin mi?" Kolyeyi alıcı gözüyle süzdüm, Mark zevkimi iyi biliyordu başka bir şey söylemeye gerek yoktu.

Gayet sadeydi ve bir şeyin üzerimde iyi duracağına inandığım nadir zamanlardı "Çok güzel."

"Takayım mı?" Kafamı salladığımda kollarını başımın iki yanından uzatarak kolyeyi takmaya çalışmıştı.

how to train your donghyuck | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin