2.7

2.3K 282 516
                                    


⚪⚫⚪

“Sana zarar verdiğim için özür dilerim,Donghyuck. Fazla vaktim yok o yüzden kısa ve pek de karmaşık olamayacağım. Annen gibi olmanı istemedim.”

Yanımda benimle birlikte kağıda eğilmiş Yukhei ve Mark'a tedirgince baktığımda Mi Na rahatsız olduğumu anlamış olacak ki ikisini de biraz geriye çekti.

“Abinin öldüğü gerçekti ama sana uydurduklarım doğru değildi bahsettiğim gibi onu bir yere kapattığım için değil kanserden öldü oğlum. Anneni kaybedince abilerinle ilgilenmeye çalıştım ama abin de aradan iki yıl geçmeden öldü ve elimde tek kalan şey Jaehyun oldu.

Daha sonra ne yapacağımı bilemedim seni de kaybetmekten korktum, bunlar sana saçma gelebilir ama bir işe başlamıştım ve devamını getirmem gerekiyordu. Seni dışarıya hazırladım fiziksel olarak duygusal olarak sağlıklı olmana ihtiyacım vardı, yaşaman nasıl yaşadığından daha önemli hâle gelmişti.

Biraz başım dönmeye başladı bitireceğim, abini bulmanı istiyorum ve onun yanına taşınmanı senden haberi var. Sadece cinsel tercihlerin veya birini öpmen yüzünden seni hayatından alıkoyamazdım Donghyuck, onun evinde kalman sadece seni üzer.

Senden önce ölmek iyi hissettirecek.

Baban.”

Yüzüm fark etmeden kağıda düştü ve kağıdın gözyaşlarımla ıslandığını hissettim, açık konuşmak gerekirse üzülmüştüm.

Önceden defalarca ölmesi için dua ettiğim insan intihar ettiği için kendimi ayakta tutacak gücüm bile kalmamıştı.

“Karısına takıntılı olmalı.” Yukhei kağıdı elimden çekip katlayarak yanıma koydu diğer yanıma da oturdu “Hayır.” diyerek hızla karşı çıktım “Ona aşıktı.”

İster istemez gülümsemeye başlamış ve kafamı dizlerime koymuştum “Duygularını ve arzularını kendin yönetemezsin, onun mottosu buydu.”

Odadaki herkesin kaşları çatılınca dolu gözlerime rağmen açıklama ihtiyacı duydum “İnsanın iradesi kendisine ait değildir, o da bunu bildiği için yemeğini bile nefretle yemeyi sürdürürdü çünkü bu onun isteği altında değil bir zorlamaydı.”

O zaman nasıl aşka inanıyordu?” Duvara baktım bunun hakkında bir fikrim yoktu “Bilmem.” dedim “Bu sanırım Locke'ın kendisi haricinde sadece Tanrı ve harici dünya'ya inanması gibi bir şey.”

Mark'ın yüzündeki anlamışlık ifadesiyle onun da fikirlerini okuduğunu fark ettim, o da biliyordu.

“Deneyimleri dışında hiç bir şeye inanmayan Locke deneyimlere dayalı fikir üretme'ye de inanıyordu, Tanrı ve tapınma ihtiyacı için.” Kafamı salladım “Çünkü tapınma ihtiyacı insanın doğasında olan bir şey aynı aşk gibi.”

“Bu yüzden neye karşı kararlı olursa olsun aşka inandı çünkü zihni bahane üretmeye zaten hevesliydi.” Mark neredeyse sudan yeni çıkmış biri kadar parlak duruyordu, yeni bir şeyler öğrenmiş gibiydi.

“Bu saçma çünkü iradesine karşı gösterdiği direnç de aslında iradesinden kaynaklanıyor, yine kendisi karar vermiş olmuyor.” Bu sefer Mi Na konuya dahil olmuştu ki bunu hiç beklemiyordum “Bu bir kısır döngü ve kurtulması için uyuması bile yetmiyor, resmen kandırılmış gibi.”

how to train your donghyuck | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin