Bir Jingle Jangle ve ardında bıraktığı binlerce soru... Eski zamanlardan şimdiye kadar kendini geliştirerek gelmiş, alışılagelmişin dışında olan zehir, şekerlemeyi andıran şekliyle birçok gencin hayatını karartıyordu. Genç kadın, arkadaşının elindeki kutuyu incelerken sıkıntıyla derin nefes alarak ağrıyan başını tutup oturduğu koltukta geriye yaslanmıştı.
"Bu şeyi duymuştum. Üniversitedeyken bir grup bazı geceler evde toplanıp parti yaptıklarında içeri sokarlardı."
Gözlerini büyütüp doğrulduğunda "Sen nereden biliyorsun? O partilere katılmış mıydın?" demişti merakla cevabı beklerken.
"Hayır, tabi ki. Saçmalama, kızım. O dönemlerde inekliyordum hatırlarsan. Eğlenmeye zamanım mı vardı? Onlara katılan bir arkadaşım vardı, oradan biliyorum. Arkadaşım da zaten Ji Ja diye diye bataklığın kurbanı olmuştu."
"Ji Ja?"
"Jingle Jangle'nin kod adı gibi bir şey işte. Zeynep. Bundan böyle yanımızda olduğuna göre, Kerem'le ilgili işlerin içine sokma kendini daha fazla. Bırak, ne hâli varsa görsün."
"Bırakamam, Kaan. Itır bana bir mesaj vermeye çalıştı diyorum. Ya benden yardım istiyorsa? Benden yardım isteyen birini geri çeviremem. Vicdanım rahat etmez, ona yardımcı olamazsam."
Kaan oflayıp iki elini havaya kaldırıp 'ne hâlin varsa gör' der gibi kalkıp salondan çıktıktan sonra içeri tepsideki kahvelerle İnci girmişti. Salondan çıkan gergin ağabeyine kaşlarını çatıp Zeynep'in yanına oturmuştu.
"Ne oldu buna şimdi?"
"Beni korumaya çalışıyor."
"Ne yapacaksın, peki?"
Kahvesini yudumlayıp Zeynep'e bakarken Zeynep, başını sallayarak "Bilmiyorum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum." demişti. Ona yardım etmeyi istiyordu ama nasıl yardım edeceğini bilmiyordu. Uzun zaman üstüne cebindeki telefonu titremişti. Telefonu alıp gelen mesajı açıp okumaya başladı.
"Etraftaki kötülükleri, arınmış ya da arınmış olduğuna inanan bir kahraman temizleyebilir... Siyah Maske."
Yutkunup telefona kilitlenen gözlerini, saçını parmağında döndürüp elindeki gazeteyi okuyan İnci'ye çevirdiğinde telefonu sessize alıp sehpaya, arkası dönük koymuştu. Zeynep bakışlarını sıkıntıyla evin bölümlerinde gezdirirken eli kahvesine gitmişti ki bebeğin aklına gelmesiyle eski yerine koydu. Bir an gözü gazeteye kaydığında, gazetenin ona dönük kısmında gördüğü haberle gazeteyi çekip almıştı İnci'nin elinden. İnci okuduğu gazetenin elinden çekilmesiyle boşta kalan ellerine baktıktan sonra gazetesini kapan Zeynep'e dönmüştü.
"Zeynep? Birden çektin gazeteyi. Bir şey mi gördün? Anlatsana, ne oldu? Zeynep, beni duymuyor musun?"
İnci söylenip giderken duymuyordu onu. Okuduğu şeyler o an için tüm duyularını dışarıya kapatmasını sağlayacak kadar önemliydi. İnci, gazetede ne gördüğüne bakmak için kalkıp yanına geldiğinde yan kısımdaki fotoğraf gözüne çarpmıştı. "Bu Kerem değil mi?" Zeynep doğruluğunu bilmediği haberi okuduktan sonra gazeteyi İnci'nin eline vererek cam kenarına gidip stor perdeyi yukarı çekmiş, pencereyi açmıştı. Yoğun bir soğuğa ihtiyacı vardı ısınan vücudunun. Zeynep'in arkasından ayağa kalkıp gazeteyi onun yanına giderken seslice okumaya başlamıştı, İnci.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♣LAVANTA KOKUSU♣
Teen Fiction🍁🍁🍁 Lavanta Kokulu'm diyordu ona, değil mi? Lavanta, aşkın kokusuydu. Genç kadın onu bir zamanlar seviyordu ama şimdi, bilmiyordu... Onu kendinden korkutarak soğutmuştu. Şimdiyse, ondan onu tekrar sevebilmesini nasıl isterdi ki? Kadın ondan vazge...