1~Ruhumdaki Yaralar

992 62 14
                                    

  Genç kadın, şiddetli yağmur ve gök gürültüsünün sesiyle yatağından sıçrayarak uyanmıştı. Küçüklüğünden kalan bir korkuydu gök gürültüsü. O zamanlar ona, korktuğunda sımsıkı sarılan bir annesi vardı. Annesini özlemişti. Ama onu arayamazdı ki! Eğer ararsa, Kerem'in ona ulaşabileceğini biliyordu. Bu yüzden de korkusu, özlemini bastırıyordu. Bunu sadece kendisi için de yapmıyordu. Annesini de düşünüyordu. Her annesinin yanına gitmek istese, Kerem'in annesine zarar vereceği düşüncesiyle içinde ona karşı gittikçe büyümüş olan korkusuna yeniliyordu.

Sabah sabah aklına gelenlerle genç kadın, gözlerini doldurmuştu çoktan. Aklından kötü düşünceleri kovarken, üstündeki kalın örtüyü kenara itip oturur pozisyona geçti. Etrafını baygın gözlerle incelerken, gözü duvarda asılan takvime takılmıştı. 14 Aralık... Randevu günü gelmişti. Bugün psikoloğuyla randevusu vardı. Kerem'le tanıştığından beri psikolojisi eskisi gibi sağlam değildi. Eskilerden, Kerem'in bilmediği bir arkaşı olan Almila'yla en sonki görüşmesinde kesinlikle psikolojik bir tedavi alması gerektiğini söylemişti. Genç kadın bu fikre ilk başta sıcak bakmasa da sonrasında ikna olmuştu.

Ayağa kalkıp boy aynasının karşına geçtiğinde uzun kollu badisinin eteklerinden tutup göbeğinin üstüne kadar sıyırdı ve yan döndü. Eliyle çıkık karnına parmak uçlarıyla dokundu. Bu aralar pek yemek tüketmemesine rağmen neden karnı çıkmıştı? "Karın neden şişerdi ki?" diye düşündü. Karın ya çok yemekten ya da hamile... Gerisini düşünmek istemiyordu genç kadın. Tişortünün eteklerini indirip banyoya gidip yüzüne su vurdu. Islak yüzüyle aynaya bakarken, ağzında çıkan kelimeler, bu ıssızlığın içindeki tek sesti.

"Ne olur olmasın? Onun bebeğini taşımak istemiyorum. Onun kanını taşıyan birini doğuramam."

Genç kadın, gardrobunun karşısına geçerken, çıkardığı giysileri üzerine geçirdi. Elbisesinin üzerine de deri ceketini geçirirken aynanın karşısına geçip kendine baktı. Bu elbiseyi annesi, ona 21.yaş gününde hediye etmişti.

Tarağını alıp kıvırcık saçlarını tararken, çalan telefonunun melodisi odayı doldurmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tarağını alıp kıvırcık saçlarını tararken, çalan telefonunun melodisi odayı doldurmuştu. Tarağını yerine koyup telefonunu eline aldı ve bir süre gözlerini telefonda yazan gizli numara yazısından ayıramadı. Korkuyordu. Telefonu parmakları titreyerek sessize aldı. Çantasını eline alıp telefonunu da içine attığında küçük evinin anahtarını alıp evden çıktı. Ürpertici havanın etkisiyle ceketinin önünü kapattı ve ellerini ceplerine soktu. Hızlı adımlarla ilerlerken, duyduğu sesle arkasını döndü.

"Zeynep abla." diyerek yanına koşan Alican'ı gördü. Yanına geldiğinde küçük çocuğun boyuna eğilip gür, kahve tonlarında olan saçlarını okşadı.

"Efendim, Alican'ım? Bir sıkıntın mı var? Yoksa ton ton amcadan mı kaçıyordun sen yine yoksa? Kızdır kızdır kaç tabi. Bunu konuşmuştuk seninle."

"Hayır, Zeynep abla. Başka bir şey diyeceğim sana. Sakın evden çıkma tamam mı? Saklan."

Küçük çoçuk konuşurken mavi iri gözlerini büyütmüştü. Çok korkuyordu Zeynep ablasının başına bir şey gelmesinden. Genç kadın gülerek soğuktan buz gibi olan yanağını okşadı.

♣LAVANTA KOKUSU♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin