16~Büyük Mirasın Sahipleri

364 55 4
                                    

  Uykunun verdiği ağırlıkla sabahın köründe çalan kapıyı açmak için zorlukla yataktan kalkıp yanında uyuyan Kerem'i uyandırmamaya çalışarak merdivenlerden inip kapıyı açtığında zorla açık tuttuğu gözleriyle, elindeki kese kağıdıyla karşısında duran Almila'ya bakıyordu.

"Almila?..."

"Hoş buldum. Eniştem uyanmadı mı?" diyerek içeri geçtiğinde, kapıyı kapatıp salona geçen Almila'nın yanına gitmişti. Almila kese kağıdını Zeynep'e uzatıp koltuğa oturduğunda "Yemiş aldım." demişti. Masaya bırakıp bitişiğindeki koltuğa oturmuştu.

"Dünden sonra merak ettim seni. Ne oldu, aranızda bir şey oldu mu?"

"Olmadı ama-..."

"Oh iyi o zaman. Seninle görüşmemizi engellemedi ya... En azından Kaan haricinde. O da tutsaydı ağzını canım. Yemeğe oturduğundan beri bir agresiflik, bir sinir... Ay, sözünü böldüm."

"Olmadı ama zarftan sonra bir garipti. Bir şeyden rahatsız olmuş gibiydi. Çözemedim."

Almila elini sallayıp "Boş veer. Bu kadar düşünme. Bebişe zararlı." deyip Zeynep'in karnını sevmeye başlamıştı. Kerem uyanmış, Zeyneple konuşan Almila'yı gördüğünde, Almila ona "Günaydın, enişte." demişti.

"Günaydın. Sabah erkenden geleceğini bilseydim, akşam kalırdın."

Hafif kinayeli şekilde cümlesini sarf ettiğinde, Zeynep boğazını temizleyip Kerem'i uyarmıştı. Almila, lafı iyi yerinden anlayarak cevap vermişti.

"Bir dahakine söz haberin olur. Kahvaltı edelim mi? Gelene kadar açlıktan öldüm."

Bu kızdan çekeceği vardı. Zeynep yemişleri alıp Almila'yla kahvaltıyı hazırladıklarında kahvaltılarını yaptıktan sonra Almila evine gitmişti. Zeynep oturmuş, büyüyen karnına bakarken yanına oturan Kerem de elini karnında gezdiriyordu. Bebekleri artık kendini belli ediyordu. Bu, Kerem'i gülümsetse de Zeynep aynı şeyi hissetmiyordu. Karnı büyüdü büyüyeli hiçbir zaman bir anne gibi sevmemişti onu. Neden sevmediğini bile sorgulamamıştı. Şimdiyse, başını omzuna yaslayan ve karnını okşayan Kerem'e bakıyor, onu dinliyordu.

"Bebeğimiz kendini belli ediyor. Küçücük ama belki bilirsin ya da hissedersin belki ne bileyim. Başı ne tarafta, hissedebiliyor musun?"

"Nereden bilebilirim ki, Kerem?"

"Annesin, hissedersin."

Kendini anne gibi bile hissetmiyordu ki! O hissi hissetmiyorken, onu nasıl hissedecekti? Kerem fazla üzerinde durmamaya çalışarak pes edip "Tamam." demişti. Bir şeylerin Zeynep'te ters gittiğini görüyordu. Önceden olsa, lavantaları onüne dizerdi. Lavanta çiceklerinin, sevdiği kadını rahatlattığını bilirdi çünkü. Kendi yüzünden nefret ettirdiği, soğuttuğu, şu an ona getirse kokladığında onu ferahlatacağını bildiği o lavantaları önüne dizemiyordu. Genç kadın istemiyordu onları. Ona rağmen getirse... İstemezdi ki!...

"Annenle ne zaman görüşeceksin?"

"Babamın iş için İsviçre'ye gitmesini bekliyormuş. O boşlukta gelecek."

Kafasını sallayıp "Peki. Benim biraz işim var dışarıda. Geç kalmam. Canın bir şey çekerse ara beni." dedikten sonra evden çıkmıştı.

Akşama doğru Kerem'in teyzesinin daveti için hazırlanmaya başlamıştı. Üzerine siyah ve kolsuz olan biraz göğüs dekolteli, dizinin altında biten elbisesini giydikten sonra makyajını yapıp saçlarını kremleyip omuzlarına düşmesine izin vermişti.

 Üzerine siyah ve kolsuz olan biraz göğüs dekolteli, dizinin altında biten elbisesini giydikten sonra makyajını yapıp saçlarını kremleyip omuzlarına düşmesine izin vermişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
♣LAVANTA KOKUSU♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin