Havaların ısınmasıyla kendini yetiştiren çiçeklerin kokusu odanın açık penceresinden içeri girdiğinde katladığı tişörtü bavula koyup pencereyi üstüne vurduktan sonra geri kalan eşyalarını bavula yerleştiriyordu. Öyle dalmıştı ki kapının tıklandığını bile duymamıştı. İnci içeri girip bavulunu hazırlayan Zeynep'e bakıp öfkeyle gözlerini devirirken "Bizi terk ediyorsun yani." demişti. Zeynep, İnci'ye bakmadan konuşmaya başlamıştı. O da böyle olmasını istemezdi ama mecburdu.
"Terk etmiyorum, İnci. Eğer onunla olursam ellerini üstünüzden çeker. Kerem'le olmam, burada kalıp acaba bugün benim yüzümden kime, ne olacak diye kafayı yemekten daha iyi. İnan bana."
"O adam seni mecbur bırakıyor, Zeynep. Eminim ki, intikam için değil sırf seni yanına almak için o lanet şeyi içirtti. O iblisin tedavisini de istemiyorum."
Zeynep, Kerem'in teklifini kabul ettiğinde karşılığında İnci'yi tedavi ettirmesini istemişti. Kerem de kabul ederek ona hastanesinde tedavi ayarlamıştı.
"Tedaviyi kabul etmek zorundasın, İnci. Benim yüzümden daha fazla zarar görmeni istemiyorum. Üzme beni."
Son parçayı da yerleştirip fermuarı çekmiş, bavulu sürükleyerek salona getirdiğinde oturduğu koltukta başını öne eğmiş, dizlerinin üstüne koyduğu ellerini inceleyen Kaan'a seslendiğinde yüzünü kendinden tarafa çevirmemesi canını sıkmıştı. Yanına gidip kollarını boynuna doladığında gözlerini kapatmıştı Kaan göz yaşlarını akıtmamak için. En çok hatta tek sevdiği kız arkadaşını bu şekilde o adama göndermesi kahrediyordu onu.
"Ona giderken ardından bakmak istemiyorum. Gideceksen, gözlerim kapalıyken git. Göz göre göre izin veremem."
Başını sallayarak yanağını öptükten sonra onları duvara yaslanmış izleyen İnci'ye gidip sarıldığında karşılık alamamıştı. Yine de yanağından öpüp bavulunu sürükleye sürükleye evden çıktığında apartmanın önünde arabasına yaslanmış şekilde duran Kerem, bavulu bagaja yerleştirirken Zeynep ön koltuğa geçmişti. Onları görmek için cama baktığında kendine bakmamaları içinde bir yerlerde burukluk oluştursa da onlara da bir yandan hak veriyordu.
♣♥♠
O günden sonra aradan bir hafta geçmiş, bu bir hafta içinde Zeynep ve Kerem eskisi gibi olmaya çalışmışlar, önemli adımlar atmışlardı. Eskiden yaptıkları aktiveleri -yüzmek, koşmak, satranç oynamak...- sık sık tekrarlamışlardı. Bu sırada Zeynep, Kaan'la konuşup İnci'nin tedaviyi kabul etmesi için ondan zorla yardım almıştı. Kaan'nın da tedavide Kerem'in işin içinde olduğunu bilmesi onu kıl etse de el mahkum yardım etmişti kardeşi için ama olumlu bir sonuç tam anlamıyla alınamamış görünüyordu.
Odada elindeki kitabı okurken kapının tıklanmasıyla "Girin." dediğinde içeri elinde lavantalarla Kerem girip yanına yaklaşırken gözleri elindekilere takılmıştı. Lavantaları bakıp Kerem'e baktığında uzandığı yatağın yanındaki tekli koltuğa oturmuş, gülümseyerek lavantaları kucağına bıraktığında boğazının düğümlendiğini, nefes alamadığını hissetmişti. Elini iki yanına koyup doğrulmaya çalışmış, başını başka tarafa çevirirken "Kerem alır mısın şunları kucağımdan?..." demişti. Kerem ona anlamsızca bakarken "Peki." deyip onları geri aldığında gözlerini, lavantalara bakmamak için bakışlarını sağ tarafındaki boş duvara çeviren sevdiği kadından alamıyordu.
"Zeynep? Sorun ne?"
"Elinde tuttuğun şeyleri odamızdan çıkartır mısın?"
"Neden?"
"Bakmak da istemiyorum görmek de."
Bunları söylerken yüzünü Kerem'e çevirmezken, Kerem lavantaları odadan çıkartmış, geri gelmişti. Elindeki kitabın kapağıyla oynarken Kerem'e kaçamak bakışlar atıyordu. Kerem kitabı elinden alıp kitabı boş alana sallarken Zeynep'i kucağına çekmiş, bacaklarını iki yana açarak oturtmuştu kucağına. Debelenmeyip usulca duruyor, ona bakıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/169061296-288-k504127.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♣LAVANTA KOKUSU♣
Roman pour Adolescents🍁🍁🍁 Lavanta Kokulu'm diyordu ona, değil mi? Lavanta, aşkın kokusuydu. Genç kadın onu bir zamanlar seviyordu ama şimdi, bilmiyordu... Onu kendinden korkutarak soğutmuştu. Şimdiyse, ondan onu tekrar sevebilmesini nasıl isterdi ki? Kadın ondan vazge...