Aklından binlerce şeyi geçirirken Ünsel'le yaptığı seanslar gözünün önünden geçiyordu. Aynı o günkü gibi Ünsel üstünde analiz yapıyor ve o da ona kulak veriyordu. Ünsel'in Zeynep ve kendisi için dedikleri aklında canlanıyordu. "Anlıyorum. Baban seni sevmedi, sen de başka kimsenin sevmeyeceğini düşündün. Bu yüzden insanların üzerinde bir otorite yaratmaya çalışıyorsun. Onları kendine kendi kurallarınla bağlamaya çalışıyorsun. Zeynep'i tehdit ederek yanında tutmaya çalıştın çünkü onu kontrol altında tutmazsan elinden kayıp gideceğini, seni sevmeyeceğini düşündün. Ama bu böyle olmaz. İnsanlara bağlanamıyorsun çünkü, onları anlamaya çalışmıyorsun bile." Haklıydı. Bunca zaman kıza yaptıkları, onu kontrol altında tutmaya çalışması korktuğu içindi. Peki neden korkuyordu? Sevgisizlik onu ölesiye korkutuyordu. Küçüklüğünden beri sevgisizliğe alışmış genç adam sevgiyi, aşkı, tutkuyu ilk defa Zeynep'te hissetmişti tüm benliğiyle. Başkası ona parmak ucuyla bile dokunsa kendini unutabilme ihtimaliydi tüm korkusu. Bunun başında da güven geliyordu. Güven eksikliği... Ama artık duvarını kıracak ve güven eksikliğini aşacaktı. O, Zeynep'e güveniyordu. Yapmayacağını biliyordu. Ama bu yanındaki salak adam niye hâlâ pişkin pişkin öyle duruyordu. Çıplak ve ıslak hâlde durmasının nedenini bilmeliydi. Nathan 'sevgilim' kelimesinden sonra bozulsa da belli etmeyip kıyafetlerini alıp bir şey demeden gitmişti. Kerem ona döndü ve onu incelemeye başladı. Zayıflamış ve saçlarına kaküller bırakmıştı. İçinde ona karşı inanılmaz bir özlem vardı. Ona sımsıkı sarılmak, onu içine çekmek istiyordu. Ama gözleri... Canlılığını kaybetmiş gibiydiler. Gözlerine bakınca renk bulan gözleri şimdi içini soğutuyordu.
"İçeri girebilir miyim?"
Ağzından zorlukla çıkardığı cümle için kendini tebrik ederken Zeynep içeri girmesi için eliyle içeriyi gösterdi. Derin bir nefes alıp eve girerken bir yandan da evi inceliyordu. Zeynep yutkunup onu izlerken o da gizlice onu incelemişti. Kim ne diyecek ikisi de bilmiyordu. Kerem koltuğa kurulurken Zeynep masadaki çay bardaklarına bakarken Kerem'in de bir an oralarda gözlerinin gezindiğini hissetmişti. Kopacak kıyameti bekliyordu ama kendinin hazırlıksız yakalandığı bu durum için aylarca içten içe denemelerde bulunmuştu. O artık eskisi değildi. Daha güçlüydü.
"Kaküller yakışmış."
Gözlerini büyütüp şaşkınlığını belirtmemek için çabalarken sessizce "Sağ ol..." demişti. Kendi bile zor duymuştu. Put gibi dikilmeyi bırakıp çaprazına otururken geriye yaslandı ve bacak bacak üstüne atıp kollarını birbirine bağladı.
"Adresi nereden öğrendin?"
"Bana kalsa..."
"Yoksa Gece ve sen iş birliği mi-..."
"Hayır. İş birliği yok. Adresini ondan aldığım doğru ama onun senin yanında çalıştığını yeni öğrendim. Zaten nasıl olduğunu anlamadığım hâlde Gece'yle sanırım ki aynı evi paylaştığına göre aramızda olanları sana anlatmıştır."
"İş yerim?"
"Bir arkadaş diyelim."
"Sus ve gerisini karıştırma diyorsun. Neden bunca ay sonra kalkıp beni bulduğunu anlamaya çalışmış değilim. Önceden anlamanı isterim ki, fikrini değiştirip beni yanına almaksa niyetin bu sefer başa dönmeyeceğiz. Eskisi gibi savunmasız da değilim. Annemi ya da polisi aramam ya da beni evde bulamayan kuzenin Gece'nin polisi araması çok da zaman almaz."
Kaşlarını kaldırıp kısa bir şaşkınlık anından sonra "Öyle bir niyetim yok. Bilmeni isterim, o işler eskide kaldı. Gördüğüm o ki aylar ikimizi de başka biri yapmış." Zeynep soğuk bir tebessüm gönderdi.
"Senin için aynı şey olduğunu düşünmüyorum. Sen iflah olmazsın. Düştükçe daha kötü olursun, daha kötü yaparsın her şeyi. Hıncını etrafindakilerden alırsın."
![](https://img.wattpad.com/cover/169061296-288-k504127.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♣LAVANTA KOKUSU♣
Teen Fiction🍁🍁🍁 Lavanta Kokulu'm diyordu ona, değil mi? Lavanta, aşkın kokusuydu. Genç kadın onu bir zamanlar seviyordu ama şimdi, bilmiyordu... Onu kendinden korkutarak soğutmuştu. Şimdiyse, ondan onu tekrar sevebilmesini nasıl isterdi ki? Kadın ondan vazge...