22~Hoşbulduk Sevgilim

359 41 16
                                    

  Sabahın erken saatlerinde kafenin olduğu sokağa attığı adımlar arkasından duyduğu ayak sesleriyle refleks olarak hızlanırken arkasına bakmamak için büyük çaba sarf ediyordu. İçinden bir ses ona aralarındaki mesafenin git gide kapandığını fısıldarken aceleyle anahtarı kapının deliğine sokacakken duyduğu aksanla yere düşürmüştü. Derin bir nefes alırken arkasını dönüp onu korkuttuğu için tedirgin olan adamla göz göze geldi.

"Mister James?..."

"Zeynep. Nathan too, please."

"Okey, Nathan... Was there a problem with the lessons?"

"No..." Boğazını temizleyip yarım yamalak türkçesiyle konuşmaya başladı. "Ben... Sen görmek için geldim. Jim'in dersler iyi senin sayende. Teşekkür etmek istiyorum ben sana." Kaşlarını çatmamaya çalışması imkânsızdı. Bunu demek için sabahın köründe buraya kadar gelmiş olamazdı. Telefonla da arayabilirdi. Kaba olmamayı tercih ederek cevap verdi.

"Önemli değil. Ben rica ederim yani teşekkürünüz için..."

Hâlâ neden gitmiyor ve aptalca kendine bakıyordu? Yan gözle boş olan kafeyi süzdü. Tedirgin olmaya başlarken kapının açılmasıyla içinden bir oh çekmiş ve içeri girip garip bakışlarla Nathan'ı süzen Gece'ye kocaman sarılası gelmişti. Gece yanlarına gelip selam verirken adamın yabancı olduğunu anlamıştı. Nathan, yanlarına gelen orta boylarda siyah saçlı kıza "Hi... We talk another time, Zeynep. See you." Ne konuşacaklardı ki? Başını salladı ve "See you..." dedi. Nathan çıkacakken bir kere daha ona bakıp öyle çıktıktan sonra Gece kaşlarını havaya kaldırmış adamın arkasından bakıyordu. Sonra yanındaki Zeynep'e bakıp kollarını birbirine bağladı.

"Bu adam kim ve başka zaman ne konuşacaksınız? Sevgilin mi yoksa?"

Gözlerini devirdi. "Saçmalama. Oğluna sadece birkaç kere muzik dersi verdim. Ne konuşacağımızı da bilmiyorum. Derslerle ilgilidir. Artık derslere gitmediğim için olabilir." Başka ne olabilirdi ki?

"Bana hiç dersler için sabahın köründe buraya kadar üşenmeden gelmiş gibi görünmedi. Kusura bakma ama gözüm pek tutmadı bu adamı. Sapık gibi bir şey..."

"Ayy, saçmalama."

"Çocuğu var diyorsun? Karısı nerede o zaman?"

"Karısı intihar mı ne etmiş de neyse ya konuşmayalım. Bir ara kafeye çağırırım. Derdini söyler, gider."

Gece umutsuzca başını salladı. David içeri girdiği gibi arkası ona dönük olan Gece'yi omuzlarından başlayarak kalçalarında biraz fazla takılarak aşağıya kadar süzmüştü. Zeynep gözüyle arkasındaki David'i işaret ederken Gece önünü ona döndü.

"Good morning."

"Good morning girls too." deyip yerine geçerken Gece de Zeynep'in yanına geçip menülere göz atıyordu. Patronunun Gece'ye gösterdiği yakınlığı sezmiş ve Gece'nin hareketlerini de inceliyordu ki onun haberi yok gibi görünüyordu. Kendisinin abarttığını düşünüp başını iki yana salladı. Gece'nin karşısına çıkmasıyla yüzüne çarpan sorunlarının onu fazlasıyla rahatsız etmeye başladığı için bakışlarında da gereksiz imâlar sezmiş olabilirdi. Kendi yanılgısına bağlayıp şüpheciliği bir kenara koyup içeri giren ilk müşterinin yanına gidip siparişini aldıktan sonra diğer çalışanlar da gelip işe koyulmuştular.

Uzun bir günün sonunda kafe yavaş yavaş boşalmış, sadece iki masa kalmıştı. Gece diğer çalışanlardan biri onlarla ilgilenirken Zeynep fırsattan istifade dinlenme odası yaptığı küçük bir odaya girmiş ve kolinin üzerine kendini atarak derin bir nefes aldı. Yorulan bedenini dinlendirirken gözlerini beş saniyeliğine kapatıp açmaya düşünürken kapı açılmıştı. Gece başını kapı aralığından içeri uzattı.

♣LAVANTA KOKUSU♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin