Yaprak Barış'dan ayrılıp yüzünü avuçladı. Barış Yaprak'a bakıp alnından öptü. Yaprak ise elini onun yüzünde gezdiriyordu.
Yaprak: hangi tarafa vurdum?
Barış: boşver, geçti gitti.
yanağında olan eli alıp avucunu öptü. Yaprak'ı kafasından tutup hafifçe kendine çekti ve başını göğüsüne yasladı. kollarını sımsıkı belinde birleştirip sahiplenmişçesine sarıldı. Yaprak dayanamayıp ondan ayrıldı ve tokat attığı yanağından öptü. Barış gülümseyip tekrar sarıldı.
Yaprak: nerdeydin?
Barış: sana bir nevi kızıp parka gittim. dolaştım oraları.
Yaprak: yağmur?
Barış: yani. gördüğün gibi biraz ıslanmış olabilirim.
saçlarından damlalar akarken, üzerini Yaprak'ın yardımıyla çıkartıp banyoya gitti. Yaprak ise salonda oturup kafasını koltuğun arkasına attı. kendini yorgun hissediyordu ve gözlerini kapatıp dinlendi.
Barış banyodan çıkıp salona geldiğinde uyuyan Yaprak'ı görünce gülümsedi ve naifçe onu kucağına aldı. alır almaz Yaprak uyku sersemi ile başını onun omuzuna koydu. Barış yavaş adımlarla yatak odasına geçip onu yatağa yatırdı, kendisi de yanına uzanıp üzerlerini örttü.
•••
Yaprak uyandığında akşam olmuştu. çok uykusu vardı ama karnı acıkmıştı ve bir şeyler yemek istiyordu. yan tarafa bakınca Barış'ı gördü ve gülümseyip Barış'ın saçlarından öptü. hareketlerine dikkat ederek ayağa kalktı ve üzerini değiştirip mutfağa gitti.kendisine yemek hazırlarken Barış seslere uyanıp mutfağa indi. tezgahın önünde debeleşen Yaprak'ı kapıdan izleyip arkadan sarıldı. sarılır sarılmaz Yaprak refleks olarak elindeki tabağı onun kafasına geçirdi.
Barış: (acıyla) ah!!! Yaprak napıyorsun?
Yaprak: sen miydi ya?
Barış: benden başka kim olabilir? Allahım beynimin uçlarını hissetmiyorum.
sandalyeye otururken Yaprak dolaptan buz çıkarttı, bezin üzerine koyup vurduğu yere hafifçe koydu. Barış ilk acıdan çekildi ama sonra usluca oturdu.
Yaprak: niye korkutuyorsun aptal?!
Barış: sen de niye kafamı tabakta pişiriyorsun mal?
Yaprak: ya bıçak olsaydı elimde?
Barış: o zaman kafamın etinin yanına da derimden gülyen yapardın. off
Yaprak: tamam, dur. geçti mi?
Barış: bilmem... eğer şirketin işlerini çözebilsem demek ki geçmiştir.
ikisi de buna gülüp birlikte yemek hazırlamaya başladılar. yemek yiyip evde oturamayacaklarını anlayıp dışarı çıkmaya karar verdiler. hem zaten hava mis, güzelce deniz kenarında gezerler.
çıkarken karşıdaki evden Ece ile Sinan çıktılar. Barış onları görünce yüzündeki gülümseme kayboldu. Yaprak'ın elini tuttu. Yaprak'ta onun baktığı yere bakınca onları gördü ve kafasını eğdi. yol bir olduğu için mecbur onların karşılarından geçeceklerdi. Ece onları el ele görünce kollarını göğüsünde birleştirip karşılarına çıktı.
Ece: ooo çifte kumrular sizi! hayırdır? birleştiniz mi?
Barış: Ece çekil.
Ece: ne o Barış efendi? bu öksüz için kendi kardeşlerini bile yok saymaya mı başladın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİDEN
Randomkendime yeni hayat kurdum. her şey yolunda. geçmişimi unuttum... karşıma o çıkana dek her şey güzeldi... şimdi ise iki yol arasında kalmışım; ya hayatta kalmak, ya da ölmek...