YENİDEN

20.

Ece: anlat bakalım; kimsin? nerden geliyorsun?

Mikhail: ismimi biliyorsun zaten. Sırbistan'dan Rusya'ya gitmiştim, yani oralıyım. Rusya'ya ise işimi yapmak için gittim.

Ece: Türkçeyi nerden biliyorsun?

Mikhail gülümser.

Mikhail: Rusya'da işbirliği yaptığım çoğu kişi Türk'tü. e onlarla konuşup anlaşırken öğrendik bir şeyler.

Ece: ne işi yapıyorsun?

Mikhail: mal yapıp satıyorum. yeri gelir şehirler arasında, yeri gelir ülkeler arasında.

Ece: ne malıymış bu?

Mikhail: uyuşturucu. eroin, kokain, esrar...

Ece: lan sen uyuşturucu bağımlısı mısın?!!

Mikhail: onları kullandığımı söylemedim, yapıp sattığımı söyledim.

Ece: peki benden ne istiyorsun?

Mikhail: sana bir şey göstereceğim ve umarım onları gördüğünde ne istediğimi anlayacaksın.

elini kaldırıp adamlarına işaret eder, birkaç fotoğraf getirirler.

Ece: ne bu?

Mikhail: fotoğraf. bak sen hele, gördüğünden sonra sorup soruşturursun.

Ece fotoğraflara bakar. fotoğraflarda Sinan'ın başka kızların yanında olduğu, onlarla kafede oturduğu, bazılarının elini falan tuttuğu gösteriyordu. Ece'nin sinirden eli ayağı titrer. Mikhail ise onu hafif gülümseme ile izler.

Mikhail: umarım hedefimi anlamışsındır.

Ece: sen Sinan'ı nerden tanıyorsun?

Mikhail: daha doğrusu Sinan'ı değil, Yaprak'ı tanıyorum.

Ece: Yaprak'ı mı?

Ece daha dikkatlice dinler. Mikhail güler.

Mikhail: bak, ortak noktalarımız da çıktı. Yaprak benim eski sevgilim. onunla bitiremediğimiz bazı hesaplar var. ben de zaten buraya yarım kalmış işi tamamlamaya geldim.

Ece şok olmuştu.

Ece: eski sevgilin mi? siz tanışıyor musunuz?

Mikhail: yani daha doğrusu sevgilim demeyelim de, hmm..

düşünürmüş gibi yapar.

Mikhail: ha, metrem diyelim.

Ece: o ne lan öyle?

Mikhail: birisinin yanında para için namusunu elde bir eden kişi.

Ece'nin gözleri alnına çıkar.

Ece: s.... sen.... sen ne diyorsun ya?!! Yaprak eskiden orospuluk mu yapıyordu?

Mikhail kaşlarını çatıp bakar. kelimeyi anlamamıştı. Ece hemen kendini toparlar.

Ece: yani... hani para için başkasının yatağına girer gibi bir şey..

Mikhail: ha yok, öyle değil. başkasına değil de, bana ait olmuştu bir zamanlar.