Selamunaleykum canlar. ❤❤❤
Güzel Okumalar... ❤❤❤
Kuş cıvıltıları ve kuzuların sesleriyle uyandığım günün sabahında önce nerede olduğumu anlayamadım. Normal bir güne ya evdekilerin sesleri ile ya da sokaktan gelen gürültülerle başlardım. Ağabeylerim çok gürültücü ve uyuyana saygısı olmayan insanlardı. Ancak uykudan uyandığım an duyduğum bu sesler farklıydı. Sesleri dinlerken bütün vücudumun sızlaması ile dün olanlar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçmeye başladı. Tabi ya, Güzelcik'deydim. Dün doğduğum şehirde uyanmış, hayatımı değiştiren bu yolculuğa çıkmıştım. Davullu zurnalı değil de acımasız muhtar ve suratsız bir asker tarafından karşılanmıştım. Neyse ki tatlı Hüseyin amca vardı, su serpmişti gönlüme.
Yerimden kalkarken gece kaldığım evin odasına göz gezdirdim. Dün o kadar yorgundum ki gelir gelmez sızmıştım, her şeyi yeni yeni görmeye başlıyordum. Evin tek kızı olan Nazenin'in odasıydı burası. Benim için tertemiz çarşaflar çıkarmış, uyurken giymem için kendi uzun geceliklerinden birini vermeyi teklif etmişti. Aslında kendi eşyalarımı alabilirdim ancak o kadar yorgundum ki bavulumu almak bile zor gelmişti. O nedenle Nazenin'in pembe çiçeklerle bezeli uzun geceliğini giyip yatağıma girmiş ve anında uykuya dalmıştım.
Benim kalacağım yer, yeni evim sağlık ocağının yan tarafındaydı ve uzun zamandır kullanılmadığı için her yeri pislik götürüyordu. Buna bizzat şahit olmuştum. Muhtar bana iki tane küçük odası olan evimi ve sağlık ocağını gezdirmişti. O yorgun halimle de temizlik yapamayacağım için beni evine davet etmişti. 'Buraya gelen misafirler bende muhakkak bir gün kalır, çorbamdan içerler demişti,' övgü dolu bir ses tonuyla. Doktor olarak pek kabul edemese de iyi davranmış, yemek yedirmiş ve yatak vermişti. Geldiğimde gösteremediği hoş karşılamayı evine davet ederek telafi etmişti. Eşi Şerife abla da çok tatlı bir kadındı. Sanki kırk yıllık ahbapları gibi yakın davranmışlardı bana. Kızları Nazenin evin beş çocuğundan en küçüğüydü. Diğer herkes evlenip gitmiş, bir tek o kalmıştı. Benim gelişime çok sevinmiş olacaktı ki akşam boyunca yanımda durmuştu. Başka bir odada yatacaktım ancak odasını benimle paylaşmak için ısrar etmiş, ben de onu kıramamıştım. Ben uyuyana kadar yanımda beklemiş, gözlerimi kapatıp uyuma taklidi yaptığımda sessizce odayı terketmişti.
Değişik bir kızdı Nazenin. Henüz on dokuz yaşındaydı ancak onu ilk gördüğümde on dörtten fazla düşünmemiştim. Minyon bir tipi vardı. Saçları iki yandan örgülüydü ve rengi turuncuydu. Yüzü çillerle doluydu ve bu özellik ona çok sevimli bir ifade katıyordu. Üzerinde diz altına kadar gelen çiçekli bir elbisesi vardı. Odasını gösterirken dolabını açmış, diğer elbiselerini de göstermişti bana. Uyumak istemesem muhtemelen gece boyunca yanımda durur benimle konuşurdu. Geveze değildi aslında, sadece birileriyle iletişim kurmak istiyordu.
Kapının birkaç kez tıklanmasıyla yerimden doğruldum. İçeri giren Nazenin'di. "Günaydın Reyhan abla," diyerek gülümsedi. "İyi uyudun mu?"
Esneyerek kollarımı iki yana gerdirdim. "Çok güzel uyumuşum valla. Hala her yerim ağrıyor ama çok iyi hissediyorum. Ayrıca ismim Reyhan değil, Cankız."
Kaşlarını çattı. "Cankız mı? Ama sen dün Reyhan demiştin," dedi. Şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu. Genelde insanlara ismimin Cankız olduğunu söylediğimde şaka yaptığımı düşünüp şaşkın bakışlarla bana bakardı. Bu bakışlara alışmıştım ve her seferinde usanmadan onlara gayri resmi ama benim için gerçek olan adımı söylüyordum.
"Evet," deyip güldüm. "Adım resmiyette Reyhan ama dört tane abim olduğu için babam bana kendimi bildim bileli hep Cankız der. O zamandan bu zamana ben de alıştım bu isme, Reyhan denince tuhafıma gidiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Günler Bizi Bekler
HumorÇocukluğumdan beri doktor olmanın hayallerini kurdum. Bir de Çalıkuşu'ndaki Feride gibi uzak diyarlara gitmeyi. O öğretmen olarak gitti ben ise doktor oldum ve ninemin bana yadigar bıraktığı mavi bavul ile çıktım yollara. İnsan hayatı boyunca attı...