Yaşanmamışları düşünür, kuytularda üzülürüm.
Gel desen koşar, koşar gelir ellerim.
Umursamaz dünyayı, umursamaz yaşamı.
Sadece seni, tek seni beklerim.
Gel diyen ellerini, gözlerini özledim.
Selamunaleykum canlar. ❤❤❤
Güzel Okumalar... ❤❤❤
***
Kahraman Güzelcik'den ayrılalı yirmi sekiz gün oldu. Ondan haber alamadığım, belki birilerinden iyi olduğunu duyarım diye umutla beklediğim tam yirmi sekiz gün geçti. Ağlamadan geçirmediğim bir gün bile olmamıştı. Kendime eziyet etmek, bu süreci daha zorlaştırmamak için çabalıyordum ancak aklıma gelen ihtimaller bunu zorlaştırıyordu. Her gün karakola gidip haber almaya çalışıyordum ancak karakoldakiler de net bir bilgi veremiyordu. İnsanların yanlış bir şey düşünüp düşünmemesini önemsemiyordum çünkü hiçbir şey Kahraman'ın iyi olmasından daha önemli değildi. Giderken ona telefon numaramı vermiş olsam da sadece oraya vardığında mesaj yazabilmişti. Geri dönüş yapar umuduyla her gün ona mesaj atıyordum ancak şu zamana dek geri dönüş alamamıştım.
Telefonumu yanımdan ayırmadan, kalbime çöreklenen sıkıntıyla yirmi sekiz gün geçirmiştim. Gelen hastalarıma bakmış, Nazenin'le vakit geçirmiş, havanın soğukluğuna aldırmadan onunla bahçede çalışmıştım. Kahraman'ın aklımdan çıkmadığı bir an bile yoktu ancak yoğun olmak için elimden gelen her şeyi yapıyordum. Aklımı başka bir şeye verdiğimde kalbimin ağrısı da ağlama isteğim de bir nebze azalıyordu.
Giderken bana söylediği şeyleri kafamda döndürüp duruyordum. O an ona söylemek istediğim her şey boğazımda düğümlenmişti. Ona olan hislerimi bilmeden, ondan duymayı istediğim kelimeleri söylemeden gitmesi yüreğimi burkmuştu. Bunları söyleyecek çok zamanım olması, onun sağlıkla bana dönmesi için dua ediyordum.
Sevdiğiniz birine hislerinizi söylememek çok kötü bir histi ancak bunu bir daha asla söyleyememe ihtimali korkunçtu. Aklıma kötü şeyler getirmek istemiyordum, iyi düşünmeye çalışıyordum. Ama içten içe onu kaybetme korkusu beni yiyip bitiriyordu, onu hissediyordum. Daha onunla yaşamak istediğim onca şey varken kaybetmeyi düşünmek bile istemiyordum. Bu korkunçtu, Kahraman'ı çok sevip benden uzakta olmasına bile katlanabilirdim. Yeter ki hayatta ve iyi olsundu.
Nefes aldıktan, hayatta olduktan sonra her şeyin üstesinden gelebilirdik. Bunu Kahraman'dan ayrı kaldığım süreçte bir kez daha anlamıştım.
Son hastamı uğurladığımda su ısıtıcısının düğmesine bastım. Önceki gün Nazenin'in getirdiği ıhlamuru kaynatmaya karar vermiştim. Nezle olacak gibiydim ve bunca şeyin arasında hastalanıp yatmak istemiyordum. Hayat hala devam ediyordu ve havalar soğuk ilerlediği için hastalarımın sayısı daha çok artmıştı. Sağlık ocağı mesai saatinin sonuna kadar dolup taşıyordu. Kahraman ve birçok asker gittiği için kasabada huzursuzluk hakimdi. Normal hayat devam ediyordu ancak herkesin dilinde onlar vardı.
Ihlamuru demliğe koyduktan sonra kapının çalınması ile başıma bir örtü alıp kapıya doğru ilerledim. Delikten gelenin kim olduğuna bakmadan kapıyı açtığımda yaşadığım şokla öylece kalakaldım. Annem ve babam tam karşımda duruyorlardı. Yüzlerinde kocaman gülümseme ile bana bakıyorlardı ancak benim içimden gelen tek şey ağlamaktı. Gözümden akan ilk yaş ile anneme sarıldığımda, "Geldiğimize çok sevineceğini tahmin ediyorduk da bu kadarını beklemiyorduk," diyen babamın sesiyle ağlamam daha da şiddetlendi. Geri çekilip kolumla gözyaşlarımı sildiğimde yüzlerindeki endişeyi gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Günler Bizi Bekler
HumorÇocukluğumdan beri doktor olmanın hayallerini kurdum. Bir de Çalıkuşu'ndaki Feride gibi uzak diyarlara gitmeyi. O öğretmen olarak gitti ben ise doktor oldum ve ninemin bana yadigar bıraktığı mavi bavul ile çıktım yollara. İnsan hayatı boyunca attı...