21. Bölüm

10.2K 1.2K 230
                                    

Selamunaleykum canlar. ❤❤❤

Güzel Okumalar... ❤❤❤

***

Gözlerim Kahraman ve Ahmet arasında gitmekten yorulmuştu ancak onlar birbirleriyle sözsüz bir savaşa girmişlerdi ve çıkmaya niyetleri yoktu. Hiçbir şey anlamadığım için onların arasında daha fazla durmaktan sıkılıp ayaklandım. Ayağa kalktığım an Kahraman, "Lütfen kalın Reyhan hanım," dedi ve bakışlarını Ahmet'ten ayırıp askere döndü. "Ahmet hocamıza okula kadar eşlik edin lütfen," deyip eliyle kapıyı gösterdi. Ahmet, Kahraman'a hiçbir şey demeden askere döndü, "Gerek yok," dedi ve bir hışımla dışarı çıktı. Asker selam verdikten sonra kapıyı kapatarak beni kafamda bir sürü soruyla bıraktı. 

Bir dakika boyunca Kahraman'ın bir açıklama yapmasını ya da konuşmasını bekledim ancak bir kelime dahi etmeden önündeki birkaç dosyayı okuyordu. Sinirlendiğimi hissediyordum ve bana kal deyip hiçbir şey söylememesi hoşuma gitmemişti. Yeniden ayağa kalktığımda sanki hissetmiş gibi o da benimle ayaklandı ve bugün ikinci kez, "Lütfen kalın," dedi. Derin nefes aldım ve ona yenik düşerek yerime oturdum. 

"Bir problem mi var?" 

Başını iki yana salladı. Gözleri hala önündeki kağıtlardaydı. "Hayır, hiçbir problem yok," deyip bana döndü. "Özür dilerim, bakmam gereken bir şeyi hatırladım o nedenle sizinle ilgilenemedim," dediğinde dudağımın kenarı kıvrılsa da hemen yüz vermedim. 

"Ahmet, yani Ahmet öğretmen neden buradaydı?"

Kaşlarını çattı. "Bazı sıkıntılar vardı ancak hallolmayacak bir şey değil," deyip güven verircesine başını salladı. Gözlerimi gözlerine dikerek ısrarlı bakışlarımı sürdürdüm. Birkaç saniye benimle savaşa girse de bir süre sonra vazgeçerek elindeki kalemi masaya bıraktı. "Ahmet'i burada biraz misafir etmemiz gerekti," dediğinde elimi ağzıma götürdüm. Gözlerim şaşkınlıktan büyürken, "Neden?" dedim. Ses tonumdaki hayreti duyduğunda kafasını kaldırıp bana baktı. Tek kaşı hafif yukarı kalkmıştı. Masaya bıraktığı kalemi tekrar eline alıp döndürmeye başladı. 

"Çünkü yapmaması gereken bir şey yaptı."

Kafamı arkamdaki duvara vurmaya ramak kalmıştı. Elimde bir kerpeten olsa 'ağzından kerpetenle laf almak' deyimini gerçek hayata uyarlayabilirdim. Önümdeki şişeyi alıp masada duran bardağa su doldurdum. 

"Komşunun tavuklarını kovalamış," dediğinde içtiğim suyu püskürtmemek için kendimi zor tuttum. Bardağı yerine bırakıp Kahraman'a baktım. Hala elindeki kalemle oynuyordu. "Komşunun tavuğunu mu kovalamış?" dedim onun sözlerini tekrar ederek. "Gerçekten bu sebepten dolayı mı içeri aldınız?" 

"İçeri almadık sadece kendisiyle görüşme yaptık. İstanbul'u bilmem ama buralarda böyle şeyler kabul edilemez Reyhan hanım," derken sanki komşunun tavuklarını ben kovalamışım gibi ters ters bakıyordu. Gülmemek için kendimi zor tutarak, "Ne zaman olmuş bu?" dedim. 

"Zamanı önemli değil. Bize şikayet geldi, biz de Ahmet ile görüştük. Bir daha kimsenin tavuklarını kovalamayacak," dedi ciddiyetle. Hayatımda duyduğum en komik gözaltına alınma sebebiydi. Güldüğümü görmesin diye başımı önüme eğdim. Gülme isteğim geçince boğazımı temizleyip Kahraman'a baktım. Bakışları bendeydi ve yüzündeki gülümseme kırıntılarını görmemek için kör olmam gerekirdi. Ahmet geldiğinden beri yüzüne asla uğramamış bu ifadeyi özlediğimi fark ettiğimde Kahraman gülmüyorken ne yaptığımı düşündüm.

Gerçekten uzun bir süre gülüşünden bihaber yaşamıştım. 

"Akşam sizin de söze geleceğinizi duydum."

Güzel Günler Bizi BeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin