Selamunaleykum canlar. ❤❤❤
Güzel Okumalar... ❤❤❤
***
"Allah aşkına biri beni alsın bu kasabadan?"
Aykut ağabeyimin serzenişi ile güldüm. Can ağabeyimin kasabaya geldiğinden beri istediği ikinci şeyi gerçekleştiriyor, Nazenin'lerin ineğinden süt sağıyorduk. Sabah kahvaltıdan sonra Nazenin'lerde buluşmuştuk. Ağabeyimin mantı yapma isteğini duyan Nazenin bu eylemin kendi evlerinde gerçekleşmesi için çok ısrar etmişti. Nazenin tek çocuk olduğu için ağabeylerimin geldiğini duyunca mutluluktan ne yapacağını bilmememişti. Onlara hürmette kusur etmemiş, sözlerini ikiletmemişti. Can ağabeyime Kayseri mantısının püf noktalarından bahsederken adeta bir öğretmen gibiydi. Reis ağabeyimi de mantı yapmaya davet etmişti ancak Reis ağabeyim muhtarla kasabayla alakalı konuşmayı kendine daha uygun görmüştü.
Zaten onu herhangi bir mutfak işinde görmek Can ağabeyimin diyete başlayıp yemeden içmeden kesilmesi gibi imkansız olurdu.
"Tamam benim sıram bitti, yeter," Aykut ağabeyim ellerini kendi vücudundan olabildiğince uzaklaştırmış ve ineğin yanından kalkmıştı. "Bir daha bu elleri nasıl kullanacağım ben? Cankız, TIP gelişti diyorlar böyle boydan boya kol nakli falan yapmıyorlar mıdır?" dedi gözlerindeki umut dolu bakışlarla. Bir kez daha kahkaha attım.
"Allah aşkına mantıklı şeyler söyle Aykut. Kocaman adamsın, amma abarttın."
"Haksız mıyım ama? Bu ellerin kokusu," deyip ellerini kendine yaklaştırdı, ardından yüzünü ekşiterek hemen geri çekti. "Asla geçmeyecek," diyerek sızlanmaya devam etti. Onunla sıcak suyun olduğu yere gidip ellerine bol sabun döktüm.
"Biraz da çamaşır suyu mu getirsen acaba?" dediğinde gözlerimi devirdim. "Abarttın ama. Bak ben de önceden sağdım, ellerim hiç kokmuyor. Bak," deyip koklaması için uzattım ancak koklamadı. Ellerimi göğsümde kavuşturup ona baktım.
"Ayrıca sen kendini biliyorsun ne diye bunların gazına gelip inek sağdın ki?"
"Ben de anlamadım ki. Yaparsın, yapamazsın diye konuşuyorlardı. Bir anda kendimi inek sağarken buldum."
Aykut ağabeyim elini yıkarken Cemil ağabeyim ineği sağmak için yerine oturmuştu. Can ağabeyim ona anlattığım gibi Cemil'i yönlendiriyordu. Cemil ağabeyim yüzünde hevesli bir ifade ile kollarını sıvayıp işe koyuldu. Birkaç denemeden sonra kovaya süt sağdığını görünce bozuldum.
"Bu kasabaya sonradan gelip süt sağmayı hemen beceremeyen tek kişi ben miyim ya? Haksızlık bu."
"Oğlum bu çok keyifli bir işmiş," deyip sırıtarak Can'a baktı. Sonra bakışlarını bana çevirdi. "Ah benim güzel kızım benzeye benzeye en beceriksiz iki ağabeyine benzedin değil mi?" diyerek gözleriyle Reis ve Aykut'u işaret etti. Ne kadar eğlendiğini yüzünden okumamak imkansızdı. Reis ağabeyim omzunu duvara yaslamış kollarını da göğsünde kavuşturmuştu. Hiç bozuntuya vermeden, "Aykut'u kandırdınız, beni kandıramazsınız. Ayrıca bu iş ne zaman bitiyor? Muhtar ile görüşeceğim," dedi. Dördümüz birden ona döndük. "Kiminle görüşeceksin? Muhtar mı?" Şaşkınlık ağabeyime bakakalmakla kahkaha atma arasında bir yerdeydim. Reis ağabeyim hangi ara muhtar ile görüşme ayarlayacak kadar muhabbeti ilerletmişti?
"Reis kardeşim bazen sana verilen ismi fazla abarttığını düşünüyorum," Can ağabeyim benden bir büyük olandı ancak kendimi bildim bileli diğer üç ağabeyine isimleri ile seslenirdi. Reis'in küçükken ona ağabey demesi için yaptığı onca zorlamalar işe yaramamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Günler Bizi Bekler
HumorÇocukluğumdan beri doktor olmanın hayallerini kurdum. Bir de Çalıkuşu'ndaki Feride gibi uzak diyarlara gitmeyi. O öğretmen olarak gitti ben ise doktor oldum ve ninemin bana yadigar bıraktığı mavi bavul ile çıktım yollara. İnsan hayatı boyunca attı...