Selamunaleykum canlar. ❤❤❤
Güzel Okumalar... ❤❤❤
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun.
Cahit Sıtkı Tarancı
Çocukluğumdan beri aynı apartmanda yaşadım. Abilerim de burada doğmuş. Annem ve babam evlendikten sonra gelip bu apartmana yerleşmişler. Çünkü dedemin dedesi, eskiden buralar dutlukken arsa almış ve on dairelik bir apartman yaptırmış. Baba tarafından birinci dereceden tüm akrabalar aynı apartmanda yaşıyorduk. Büyük dede, çocuklarının ve torunlarının keyfine düşkün olacağını daha o zamandan tahmin ederek çatıya kocaman bir teras yaptırmış. O çatıda büyük dedeyle başlayan ve ondan oğullarına ve torunlarına geçen mangal ve kahvaltı günlerimiz olurdu. Çocukluğumun büyük bölümü kuzenlerimle geçmişti. Bazen geceleri bile ayrılmak istemez, birbirimizde kalmak için annelerimize yalvarırdık. Yaramazlık yapıp annesini kızdıran çatıya kaçardı. Özel iletişim teknikleri bile geliştirmiştik. Kapıya üç tık yaramazlık, iki tık ise canım sıkıldı alarmıydı. Yaş küçükken kafa sadece eğlenceye çalıştığı için evde kaldığımız nadir anlarda o tıklamayı beklerdik. Birlikte büyümemiz bir sürü eğlenceli çocukluk anılarına sahip olmamızı sağlamıştı. Şimdi bile o anıları hatırlayıp gülüp eğlenirdik. Hepimiz kocaman olmuştuk ancak bir araya geldiğimizde çocukluk halimizden çok bir farkımız kalmazdı. Neyse ki apartmandakiler yabancı değildi çünkü gürültümüz çekilecek gibi değildi.
İyigünler apartmanının şamatacı sakinleriydik biz. Büyük dededen beri bu apartmanda değişmeyen en önemli şey buydu.
Ve bugün, Kayseri'ye gitme vaktim geldiğinde apartmanın bahçesinde beni yolculamak için bekleyen tam kırk kişi vardı. Küçüğünden büyüğüne herkes gelmişti. Ellerinde benim için hazırladıklarını düşündüğüm bir sürü yiyecek vardı. Hepsini Kayseri'ye götürmeye kalksam muhtemelen otobüsün bagajında diğer yolculara yer kalmazdı.
Toplanan kalabalığa baktım. Hepsi gülümsüyordu ancak içlerinde ağlayanlarda vardı. Birlikte yaşamanın güzellikleri olduğu kadar zorlukları da vardı. Her daim beraber olunca ayrılmak da üzücü oluyordu. Evlenip gidenler bile İyigünler apartmanından çok uzağa gidememişti. İlk uzun ayrılık benimkiydi.
"Böyle hüzünlü gözlerle yüzüme bakarak gitmemi engellemeye çalışıyorsanız bilin ki kanmıyorum. O bakışlara idmanlıyım ben," dediğimde herkesin yüzünde gülümseme oluşmuştu. Babamlar arkamdan gelmişti, ellerinde eşyalarım vardı. Tam dört adet bavulum vardı. 'Bunu almazsam olmaz, bundan ayrılamam, bunu da alayım lazım olur,' diye diye tam dört bavulluk eşya yapmıştım. Onları nasıl taşıyacağım, kasabaya kadar nasıl götüreceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yardım edecek bir yiğit bulurduk elbette.
"Sağ baştan vedalaşmaya başlayalım yoksa otobüs Kayseri'ye beni almadan gidebilir," diyerek herkesle görüşmeye başladım. Duygulanmıştım ancak bunu olabildiğince saklamaya çalışıyordum. Zaten otobüste uzun bir yolculuğum olacaktı, o zaman ağlardım.
Bugün ağlamak kaçınılmazdı.
"Keşke uçakla gitseydin Cankızım. Otobüs zor olmayacak mı?"
Halamla vedalaşırlarken babama döndüm. "Babacığım, yolculukları çok severim bilirsin. Yolları izleye izleye gitmek istiyorum. Orada illa ki dinlenmeye vakit bulurum, sen dert etme," diyerek babamı teselli ettim. Onlar da benimle gelmek istemişlerdi ancak kabul etmemiştim. Bu hayat benim için yeni bir başlangıçtı ve bunu ailem olmadan başarmam gerekiyordu. Hep ailesi ve sevdikleri tarafından koruyup kollanan bir kız olmuştum. Artık kendi ayaklarım üzerinde durma vaktim gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Günler Bizi Bekler
HumorÇocukluğumdan beri doktor olmanın hayallerini kurdum. Bir de Çalıkuşu'ndaki Feride gibi uzak diyarlara gitmeyi. O öğretmen olarak gitti ben ise doktor oldum ve ninemin bana yadigar bıraktığı mavi bavul ile çıktım yollara. İnsan hayatı boyunca attı...