Selamunaleykum canlar. ❤❤❤
Güzel Okumalar... ❤❤❤
***
"Arkamızdan sakın su dökme, bir süre buraya gelmeyi düşünmüyorum."
Aykut ağabeyimin sözüyle gülerek ağlamama ara verdim. "Gerçekten o kadar mı sevmedin buraları?" derken darılmış gibi ona baktım. Yüzümdeki ifadeye dayanamamış olacaktı ki çantasını Can ağabeyime verip yanıma geldi, elini omzuma koydu. "Sen burada yaşadığın sürece sevmek için çabalayacağım, söz," dediğinde dudaklarımı bükerek ona baktım ve sarıldım. Annemler ve ağabeylerim bir hafta yanımda kalmışlardı zaman çok hızlı geçmiş ve ben hiçbir şey anlamamış gibi hissediyordum. Onlarsız geçirdiğim zamanlardan sonra yanımda olmaları mükemmel hissettirmişti ancak geri dönme ihtimallerini hesaba katmamış gibi üzgün hissediyordum. Onlar yanımdayken sanki eski hayatımıza dönmüş gibiydik. Her şey aynı, sadece yaşadığımız yer farklıydı. Sanki bundan sonra hep benimle burada kalacaklar ve hiç dönmeyeceklermiş gibiydi. Ancak arabanın bagajına eşyalarını yüklerken gideceklerini idrak edebilmişti.
Güzelcik'de yalnız değildim, yaşadığım şey yalnız kalma hüznü değildi. Sadece ailemle birlikte olmanın verdiği o huzur hissini özlemiştim.
"Tamam, daha fazla ağlama ama. Yine geleceğiz. Hem bu kez sen gel, sıra sende. Belki odanı eski halinde bulamazsın ama senin için bir yer ayarlayacağımıza eminim."
Dikkatim dağılmıştı, Cemil ağabeyime dönüp şaşkın bakışlarla ona baktım. "Odamı bozdunuz mu?" derken önce ağabeylerime sonra da anneme baktım. Annem başını iki yana salladı. "Ancak bir hafta koruyabildim. Bu adamlara söz geçirebilmek imkansız," diyerek dertli bir ses tonu ile söylendi. Ağlama hissim geçmiş, yerini sinir almıştı. Ellerimi belime koyup ağabeylerime bakarken onların yüzündeki memnuniyet ifadesi beni daha çok sinirlendiriyordu. Onlarla dönüp odamı eski haline geri getirme fikrinin beynimde mantıklı bir yere oturma çabalarını hissedebiliyordum.
"Daha gideli bir hafta olmuş ve odamı dağıttınız mı? Nasıl vicdansızlık bu?" deyip kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Sen burada kendine bir yuva kurmuşsun bile, bırak biz de azıcık rahat yatalım be kızım," deyip kolunu omzuma attı Can ağabeyim. Haklı olduğunu düşünsem de ses etmedim. Buraya geldiğimden beri kendimi o kadar çok ait hissetmiştim ki İstanbul'daki hayatım benim için ikinci planda kalmıştı. Ve bundan hiç şikayetçi olmamıştım.
"Uçağa az kaldı haydi, geç kalmayalım," Reis ağabeyimin sözleri ile önce annem ve babamla görüştüm. Annem de benimle beraber ağlıyordu. Ancak aynı zamanda da gülüyorduk ve babam ve ağabeylerimin dalga geçen sözlerini duymak daha çok gülmemize sebep oluyordu. Hepsine tek tek sarıldıktan sonra tam karşılarına geçip teker teker onlara baktım. İçimde coşup giden sevgiyi hissedebiliyordum. Böyle güzel bir aileye sahip olmak dünyanın en güzel şeyiydi. Ailemden ayrı kalmak üzse de kendi kanatlarımın altında yaşamanın verdiği özgürlüğü tatmıştım. Ve bu hayatta iyi bir aileye sahip olmak kadar güzel bir diğer şeyse kendi ayaklarının üzerine basıyor olmaktı.
"Birbirinize mukayyet olun, dikkatli olun. Gözümü arkada bırakmayın."
"Bunları bizim sana söylememiz gerekmiyor mu?" Reis ağabeyim bir elini cebine atmış, diğeriyle ise tespih sallıyordu. Her ne kadar tarzına yakışacakmış gibi dursa da hayatımda ilk kez onu tespihli görüyordum. "Güzelcik seni değiştirmiş," deyip gülerek tespihi işaret ettim. Yüzündeki ciddiyetin ufak bir gülümseme ile bozulduğunu görebiliyordum. "Evet, kasabada biri hediye etti. Ben de kırmamak için aldım. Tarzım değil ama sevdim," deyip ağır hareketlerle sallamaya devam etti. Can ağabeyime döndüm, "Sen zaten harika tarifler aldın," dediğimde hevesle başını salladı. "Müşteriler bayılacak, paraya para demeyeceğiz. Hatta Nazenin bana bir tarifini verdi, kendisi bulmuş. Tarife de onun ismini vereceğim," dedi. Onun heyecanı beni eğlendirmişti. Bakışlarımı Aykut ağabeyime çevirdiğimde başını iki yana salladı. "Bana hiç bakma, yeni hiçbir şeyle dönmüyorum buradan," dediğinde Cemil ağabeyim Aykut ağabeyimin omzuna kolunu attı. Aykut ağabeyim bu yakınlıktan rahatsız olmuştu ki kendini hemen geri çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Günler Bizi Bekler
HumorÇocukluğumdan beri doktor olmanın hayallerini kurdum. Bir de Çalıkuşu'ndaki Feride gibi uzak diyarlara gitmeyi. O öğretmen olarak gitti ben ise doktor oldum ve ninemin bana yadigar bıraktığı mavi bavul ile çıktım yollara. İnsan hayatı boyunca attı...