Selamunaleykum canlar. ❤❤❤
Güzel Okumalar... ❤❤❤
Güzelcik kasabasında bir haftayı devirmiştim. Ben daha farkına varmadan günler geçivermişti. İnsan her şeye alışır derlerdi, olumlu ya da olumsuz bütün değişikliklere adapte olabiliyorduk. Bu şükredilebilecek bir nimetti çünkü evden ayrıldığımda hissettiğim o hüzün her an benimle olsaydı günlerimi ağlayarak geçirebilirdim. O zaman da işini düzgün yapmaya çalışan bir doktor olamazdım.
Doktorluğumun ilk günü altın günü kıvamında ilerlemişti ancak öğleden sonra bütün kasaba sanki bugünü bekliyormuş gibi sağlık ocağına akın etmişti. Çocuğu hasta olanlardan tutun, tansiyonu çıkan nenelere kadar iyi hissetmeyen kim varsa sağlık ocağındaydı. Ve bu yoğunluk böyle bir hafta devam etmişti. Her gelen eli dolu geliyor, kasabalarına geldiğim için teşekkürlerini hem sözleri hem de yaptığı lezzetli yiyeceklerle belirtiyorlardı.
Hem kalbim hem de midem mutluluğun zirvesini yaşıyordu.
Tam şu anda ise bacak ağrısı çeken bir teyzeyle ilgileniyordum. Bacaklarında romatizma vardı, anlattığı belirtilerden bunu çıkarmıştım ancak o ısrarla ağrılarının havalardan kaynaklandığını söylüyordu.
Yurdum teyzeleri için bilirkişi olman yeterli olmuyordu. İbni Sina gelse dahi ikna edemezdi.
"Teyzeciğim bak, anladığım kadarıyla sende romatizma var. Yine de emin olmak için ilçeye gidip bir hastanede tetkiklerini yaptırmalısın."
Bacaklarını ovuşturup yüzünü ekşiterek bana baktı. "Yok yavrum, yok ben biliyorum kendimi. Ben yıllardır çekiyorum bu hastalığı. Kış geldi mi de yaz geldi mi de benim bacaklarım ağrır. Belki senden bir şifa bulurdum diye geldiydim amma," deyip baştan ayağa onaylamayan bakışlarla bana baktı. "Onu da bulamadım."
Derin bir nefes alıp içimden sabır çektim. Staj yaptığım süre boyunca teyzelerle sıklıkla ilgilendiğim için onların bu sızlanmalarına alışkındım. Ancak yine birileri beni doktorluğa yakıştırmamıştı. Bu durum kırılıp üzülmeme sebep değildi elbet ama sinirleniyordum.
Diplomam, sağlık ocağında çerçeveli olarak duvarın en güzel yerini süslüyordu ancak en kısa zamanda bu çerçevelerin daha büyük boylarından alıp birkaç yere asmalıydım. Bana başka çare bırakmamışlardı.
Hatta çay evine ve cami avlusuna bile birer tane asabilirdim. İlk geldiğim gün herkese çay ısmarladığım için çay evinin gözdesi olmuştum. İmam efendiyle henüz bir muhabbetimiz olmamıştı ancak halden anlar diye düşünüyordum.
O kadar yıl cefa çekmiş, doktor olmak için çalışmıştım. Şimdi sefasını sürme vaktiydi.
"Oy, yavrum gel hele şuraya bir masaj yap doktor yavrum, haydi," Kolumdan tutup beni yanına çeken teyzenin sırtıyla yüz yüze gelince dehşetle bakakaldım. Masaj isteğine mi, doktor yavrum sözüne mi daha çok şaşırmıştım kararsızdım. Şu zamana dek doktor kızım, doktor abla, doktor evladım gibi hitaplarla karşılaşmıştım ancak doktor yavrum ilk kez söyleniyordu. Kim bilir daha ne kadar acayip şeylerle karşılaşacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Günler Bizi Bekler
HumorÇocukluğumdan beri doktor olmanın hayallerini kurdum. Bir de Çalıkuşu'ndaki Feride gibi uzak diyarlara gitmeyi. O öğretmen olarak gitti ben ise doktor oldum ve ninemin bana yadigar bıraktığı mavi bavul ile çıktım yollara. İnsan hayatı boyunca attı...