(Medyada banyo sahnesinde çalan şarkı var)
"Üç Yıl Yedi Ay Öncesi"
"Vay canına burası gerçekten de kocaman!" Sıla tavuk gibi çırpınıp kendini Aras'ın kollarına atıyordu. Belki her şeye gereğinden fazla heyecanlanmasa kendi yararına olurdu. Ama zengin koca avcısı olan oydu, ben ne bilirdim ki.
Girişte dikilirken "Gerçekten de kocaman ve buz gibi," diye mırıldandım. Caner sanki kendi evindeymişçesine yanımdan geçip üst kata çıkmaya başladı.
"Odalar üst katta, istediğinizi alabilirsiniz. Koridorun sonundaki oda hariç," dedi Aras, Sılayı belinden çekip kendine yasladı. "Sen benimle kalıyorsun," gözlerimi devirdim. Bariz değildi sanki.
Herkes üst kata çıktıktan ve ben arkalarından bakakaldıktan sonra kollarımı kendime dolayıp ısınmaya çalışarak etrafa göz gezdirdim. Sırf evin girişi bile benim evimden büyüktü. Fakat çok süslü değildi. Klasik bir göl eviydi ki hayatımda sayılı göl evi görmüştüm ama en azından tavandan koca avizeler falan sarkmıyordu. Rahat ve sıcak görünüyordu. Bunun yanı sıra fiziksel olarak hiç de sıcak değildi. Lanet olası ısıtıcıyı kim ne zaman çalıştıracaktı acaba?
Üst kata çıkıp önüme gelen ilk kapıyı açtım, burası minik bir tuvaletti. Yanındaki kapıyı açmaya çalıştığımda açılmadı. Üçüncü kapıda şansımın yaver gideceğini düşünmüştüm ama kapının arkasından Sıla'nın kıkırdamalarını duyunca derhal vazgeçtim.
Uzun koridorun öbür yanında üç kapı daha vardı. Aras koridorun sonundaki oda olmaz demişti. Muhtemelen anne babasının odasıydı. Geriye iki oda kalıyordu. Bunların birinde Caner vardı ve diğeriyse muhtemelen benim odam olacaktı. Caner'e rastlama şansım yüzde elliydi ve ona rastlamayı gerçekten ama gerçekten istemiyordum.
Ortadaki kapıya ilerleyip kulağımı dayadım ve içerden ses gelip gelmediğini kontrol ettim. Akşam geç saatlerde ulaşmıştık buraya. Sıcak bir duş alıp uyumak istiyordum. Tanımadığım evlerde banyo yapmayı çok da tercih etmezdim ama kemiklerime kadar donmuş olduğum göz önüne alınırsa sıcak bir banyo yapmazsam hasta olma olasılığım çok yüksekti.
Üşümüş olmam beni olması gerektiğinden daha sabırsız yapmıştı, biraz daha beklemeliydim. İçeriyi daha fazla dinlemeliydim. Ama yapmadım ve boş olduğuna karar verip odaya daldım.
Caner'le karşılaşmak bir seçenekti evet, ama iç çamaşırlı bir Caner'le karşılaşmak aklımın ucundan bile geçmeyen bir şeydi. İşte bu yüzden onu gördüğümde derhal dönüp dışarı çıkmak yerine mal gibi orada kalakalmıştım. Ayaklarım yere çakılmıştı, üstünden yeni çıkardığı kotunu bana bakarak yatağının üzerine fırlattı.
"Kapıya hiç ihtiyacım yokmuş anlaşılan,"
Bembeyaz bir teni vardı. Yani, gerçekten kelimenin tam anlamıyla beyazdı. Hulk falan değildi ama gerekli yerlerde olması gereken kaslar tam olarak belirgin bir şekilde yerindeydi. Vücudunda tek bir yara ya da iz yoktu. Gözlerimi yukarı, yüzüne çevirdiğimde dağınık sarımsı saçlarıyla dikkatim daha fazla dağıldı ama en azından ağzımı açıp "Ne?" demeyi başardım.
"Odama dalmadan önce kapıyı çalmalıydın. Görüyorsun ya, kapı aslında mahremiyet sağlamak için kullanılan bir şey." Dedi ve arkasını dönüp dolaba doğru ilerledi. Dolabı açtığında içi kıyafet doluydu. Hepimizin eşyaları çantadaydı, kendi evi olmasına rağmen Aras bile yanında eşyalarıyla gelmişti. Caner'in bütün eşyaları neden buradaydı?
"Pardon, içerden ses geldiğini duymadım, boş olduğunu sanıyordum," Arkamı dönüp odadan çıkmaya yeltenmiştim ki, "Buna inanmamı beklemiyorsun herhalde," dedi. Dolaptan bir eşofman çıkarıp giydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayalet (Tamamlandı)
General Fiction25.03.2019 Derin 25 yaşında hayatta yaşanabilecek en zor şeyleri yaşamış ve ölmemiş olsa bile yaşamını tamamen bitme noktasına getirmiş bir kadındır. Yan dairesine taşınan yeni bir yabancı ise 3 yılda kurduğu düzeni tamamen değiştirecektir. Yazar No...